6 Ekim 2012 Cumartesi

Âriflere esrâr‐ı Hüdâdan haberim var,


Ey firkât oduna yanuben bağrı delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.

Ey ayrılık ateşine yanıp bağrı delinen,
Gel! Yarana türlü devâdan haberim var.

İnsan ruhlar âleminden bu şahadet âlemine intikali ile sürekli bir ayrılık ve hasret içerisindedir. Niyazi Mısri hazretleri bu hastalığa çarem var seni tekrar vahdet iline götürecek anahtar bendedir buyurmaktadırlar.



Âriflere esrârı Hüdâdan haberim var,
Âşıklara dildârı bekâdan haberim var.
Ey firkât oduna yanuben bağrı delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Gel ölü isen sözlerime tut kulağın kim,
Can bahş edici nefhi nidâdan haberim var.
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed,
Bu sözde olan remzu îmândan haberim var.
Gir mektebi irfâna oku Âdemin ilmin,
Âlemlere bu ilmi künâdan haberim var.
Vechinde yedi Fâtihâ âyâtı yazılmış,
Âdemdeki âyâtı Hüdâ’dan haberim var.
Âdem‘de bulup vasfı ilâhîyi Niyâzî,
Ol mecmai evsâfi amâdan haberim var.

Âriflere esrârı Hüdâdan haberim var,
Âşıklara dildârı bekâdan haberim var.

Âriflere esrârı Hüdâ’dan haberim var,
Âşıklara beka sevgilisinden haberim var.

Allah (c.c) en büyük sırrı insandır. Yarattığı insanın içerisine gizlenmiştir. Ve onlara seslenmiştir. “Ben size şah damarınızdan daha yakınım.” İnsanda tecelli eden ondan başka bir şey değildir. Âlemin özü sadece o dur. Buna vakıf olanlarda ancak Ariflerdir. Çünkü Arif hakka arif olan demektir. Arif olan kişi Huda’nın sırlarına aşinadır. O sırları yine onun basireti ile görür ve bilir.
Beka sevgilisinden kasıtsa Hz.Muhammed (S.a.s) dir. Çünkü hazret makamında kişi peygamber efendimizin özüne vakıf olurlar.

Ey firkât oduna yanuben bağrı delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.

Ey ayrılık ateşine yanıp bağrı delinen,
Gel! Yarana türlü devâdan haberim var.

İnsan ruhlar âleminden bu şahadet âlemine intikali ile sürekli bir ayrılık ve hasret içerisindedir. Niyazi Mısri hazretleri bu hastalığa çarem var seni tekrar vahdet iline götürecek anahtar bendedir buyurmaktadırlar.

Gel ölü isen sözlerime tut kulağın kim,
Can bahş edici nefhi nidâdan haberim var.

Gel ölü isen sözlerime tut kulağın kim,
Can bahş edici nida nefesinden haberim var.

Kim ölü ise bu tevhid ilminden uzak ise sözlerime kulak versin “kün” emrinin nidası bendedir. Sana ondan haber vereyim.








Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed,
Bu sözde olan remzu îmândan haberim var.

Âdem yüzü ol yâre bedel dedi Ahmed,
Bu sözde olan iman sırrından haberim var.

Âdem aleyhisselâmın yokluktan varlığa çıkmasına sebep olan Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem olduğundan bahsediliyor. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem “Ben, Hz. Âdem aleyhisselam yaratılmazdan ondört bin yıl önce, Rabbimin yanında bir nur olarak mevcuttum.” buyurdular.
Bilindiği üzere, hakikatlerin aslına akıllarımız vakıf olamaz. Onları ancak Allah
Teâlâ ve ilahî nurdan pay sahibi olanlar bilir. Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemim sahip olduğu yüksek mertebe nedeniyle beşer batının sırları ile ünsiyet sağlayabilmiştir. İnsanoğlundan, cesetleri yaratılmazdan önce, ruhlarından söz alınmıştı. Allah Teâlâ Âdem aleyhisselâmın sırtlarından zürriyetlerini alıp, onları nefislerine karşı şahit kılıp, “Rabbiniz değil miyim?” deyince, buna “Evet, Rabb´imizsin!” diye ilk cevap veren Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem olmuştur. Diğer ruhlarda O´ndan görüp bu cevabı söyleyebilmişlerdir. İşte bu surette O, en son gönderilen olduğu halde, bütün nebilerin önüne geçmiştir. Bu sebeple Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, kendisinin “ilk nebi” olduğunu söylemiştir.


Gir mektebi irfâna oku Âdemin ilmin,
Âlemlere bu ilmi künâdan haberim var.

Gir irfân mektebine oku Âdem‘in ilmin,
Âlemlere bu ol ilminden haberim var.

Âdem (a.s) A-DEM demlenmiş insan manasındadır. Ki o tefekkür ile demlenmiştir. Âdem (a.s) safiullahtır. Onun ilmide İlmi Ledündür. Çünkü bu ilim sayesinde Âdem’in sırları çözülür ve kainat Âdem penceresinden okunur. Onun bütün vücudunda her saniye ol emri vardır. Ancak bunu arif olanlar anlar ki onlar her an oluş ve yok oluş içerisindedirler.

Vechinde yedi Fâtihâ âyâtı yazılmış,
Âdemdeki âyâtı Hüdâ’dan haberim var.

Yüzünde Fatiha’nın yedi ayeti yazılmış,
Âdemdeki Hüdâ âyetlerinden haberim var.

Fatiha Suresi Allah Teâlâ’nın esrar ve esma’sının fatihi (açıklayıcısı) dir. Âlemlerin yaratılmasındaki ilk sebep; "Allah Teâlâ'nın tanınma, bilinme ve ibadet olunma, zuhuru ve vücudu ile müşahede olunma iradesi ve muhabbet" dir. Fatiha
Suresi Kur’ânı Kerim’in başı mesabesindedir. Baş vücudun en önemli yönetici organı olduğuna göre Allah Teâlâ’nın yüzde yani başta tecellisi umum ve hususî bakımdan tam zuhur yeridir.


Ebû Hüreyre radiyallâhu anh bu taksim hakkında Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellemin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
“Allah Teâlâ buyurdu ki:
Ben, namazı kulumla kendi aramda iki kısma ayırdım. İstekte bulunduğu kısım kuluma aittir. Kul “elHamdü lillahi Rabbilâlemîn” dediğinde, Allah Teâlâ:
“Kulum bana hamd etti.” buyurur. Kul: “erRahmânirrahim” dediğinde Allah
Teâlâ:
“Kulum beni senâ etti (övdü).” buyurur. Kul: “Mâliki yevmiddîn” dediğinde Allah
Teâlâ:
“Kulum beni temcîd etti (yüceltti).” buyurur. Bir rivayette de:
“Kul: “İyyâke na’budu ve iyyâke nesteîn” dediğinde Allah Teâlâ:
“Bu benimle kulum arasındadır ve istekte bulunduğu kısım kulumundur.” Diye buyurur. Kul: “İhdinassırâtalmustekîm, sırâtallezîne en’amte aleyhim, ğayrilmağdûbi aleyhim veladdâllîn” dediğinde, “Burası kulumundur. İstekte bulunduğu kulumundur (kuluma istediği vardır).” diye buyurur





Âdem‘de bulup vasfı ilâhîyi Niyâzî,
Ol mecmai evsâfi amâdan haberim var.

Niyâzî Âdem‘de bulup ilâhî özelliği,
O âmâ’da toplanmış sıfatlardan haberim var.

“Ashabı kiramdan Ebu Rezin el Ukaylî radiyallâhü anh bir keresinde
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme;
“Rabbimiz mahlûkatı yaratmazdan önce nerede idi? diye sorar.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemde;
“Fevkinde ve tahtında hava olmayan Ama da idi” diye buyurur.”
Niyâzîi Mısrî kuddise sırruhu’laziz insanı meşgul eden ezel ve ebed sorunlarına cevap verebildiğinden bahis ile Allah Teâlâ’da fâni, beka ile tevhidin son merhalesinde ahadiyyetin şualarını tebliğ edeceğini izhar ediyor. Burada hatırlanılması gereken şudur. Bu ilimin satırlar ile ifadesi yoktur. Nerede bu konu ile ilgili bir mevzu var ise noksan olduğu kesindir. Çünkü hâdisin mutlakı ifadesi mümkün değildir. Bu tatma diye ifade edilen ve femi seâdet ile ihbar ve kalbe nazar yolu ile olduğu için Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem dahi miraç hadisesi ile bu bilgiden haberdâr oldu. Bu yerinde görme denilen husustur. Onun için yazıların kifayeti yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder