6 Ekim 2012 Cumartesi

Kim ki aşkın dârına ber‐dâr olur


Kim ki aşkın dârına berdâr olur,
Cümle uşşâk içre ol serdâr olur.
Bunda uşşâkı yakan od âkibet,
Nârı İbrahim gibi gülzâr olur.
Bunda ağyâr kesretinden kurtulan,
Vahdet illerinde vâslı yâr olur.
Korkma Tâmudan eğer âşık isen,
Bülbül olanın yeri gülzâr olur.
Cenneti irfâna dâhil olanın,
Kande baksa gördüğü didâr olur.
Gözsüz olanlar o yüzü göremez,
Anı gören hep “ulülebsâr“ olur.
Dünyânın lezzâtına aldanma kim,
Bir gün ola cümle zehri mâr olur.
Sen gerekse ol cihânda pâdişâh,
Bir beş on günde o târümâr olur.
Tâcü tahtı kulluğuna ol şehin,
Verir isen devletin tekrâr olur.
Ger kabul oldunsa şâh oldun ebed,
Kande böyle assılı bazâr olur.
İllâ tâcu taht’a olmaz vaslı yâr,
Âdet oldur ana cân işâr olur.
Kim ki kendin yoğ ederse, Mısriyâ,
Yokluğun tâ gâyetinde vâr olur.




Kim ki aşkın dârına berdâr olur,
Cümle uşşâk içre ol serdâr olur.

Kim ki aşkın dârına asılmış olur,
Cümle âşıklar içinde o kumandan olur.

Kim aşka uyar ve onu gönül ordularının başına kumandan eder ise iki cihanda da daim zafer kazanır. Çünkü bu cihan aşktan zuhur etmiştir.

Bizler aşktan sudur ettik
Aşk üzerine yaratıldık
Aşka doğru yöneldik
Aşka verdik gönlümüzü
                              İbn Arabî

Bunda uşşâkı yakan od âkibet,
Nârı İbrahim gibi gülzâr olur.

Bunda âşıkları yakan ateş sonunda,
İbrahim aleyhisselâmı yakmayan ateş gibi gül bahçesi olur.

Aşk ateşi ile yanıp kimya olan kullar zahiri ateşin yakıcılığını hissetmezler. Çünkü aşk ateşi bütün benliğini kül etmiştir. Vücudu vücud ullah olan bir kul için ateş gül bahçesine döner.






Bunda ağyâr kesretinden kurtulan,
Vahdet illerinde vâslı yâr olur.

Bunda dışarının kargaşasından kurtulan,
Vahdet illerinde yâre vasıl olur.

Kesret bize hakikati gösteren aynalardır. Fakat aynaların üzeri tozlar ile kaplıdır. Bu yüzden hakikati bizlere göstermez. Ancak tevhid irafineyetinde olan kullar bir hakikat efendisinin eğitiminde bu tozları siler ve hakikati görürler. Vahdet ilinde yani iç aleminde hakkı bulanlar her yüzden onu gözlerler ve daim yar ile birlikte olurlar.


Kesretten hakka bir yol yoktur. Ancak Vahdetten hakka gidilir.

Varını dağıtmak gerek yok olabilmek için.


Korkma Tâmudan eğer âşık isen,
Bülbül olanın yeri gülzâr olur.

Eğer âşık isen korkma cehennemden,
Bülbül olanın yeri gül bahçesi olur.

Eğer hakikatten hakka aşık isen onun celalinden korkma çünkü o celalinden ikram eder. Hakkı daim zikir edenlerin yeri gülzar olur. Çünkü daim tevhid irfaniyetinde olan kullar daimi zikir uyanıklığı ile safa içerisinde olurlar.

Cenneti irfâna dâhil olanın,
Kande baksa gördüğü didâr olur.

İrfân Cennetine dâhil olanın,
Nereye baksa gördüğü sevgili olur.

Tevhid irfaniyeti ile efal, sıfat ve zat cennetlerine giren kullar her nereye baksalar daim yârini görür ve ondan başka bir şey görmez olurlar. Çünkü bu alem O’ nun efal, sıfat ve mevcudatı ile doludur.

Gözsüz olanlar o yüzü göremez,
Anı gören hep “ulülebsâr“ olur.

Gözsüz olanlar o yüzü göremez,
Anı gören hep “görüş sahibi” olur.

Gözsüz olanlardan kasıt manevi göz yani gönül gözüdür. Kafa gözü ile hak görülmez. Ancak basiret sahibi olan gönül gözleri açık olan kimseler hakkı her yüzden seyir eder.
Dünyânın lezzâtına aldanma kim,
Bir gün ola cümle zehri mâr olur.

Dünyânın lezzetlerine aldanma ki,
Bir gün ola cümle yılan zehri olur.

Dünya zevki gelip geçicidir. Çünkü bütün bu var diye görünenler sadece gölgelerden ibarettir ve gelip geçicidir. Bu lezzetleri sonsuz zannedenler yanılıp bu dünya zevklerinin aslında zehirden başka bir şey olmadığını göreceklerdir.

Sen gerekse ol cihânda pâdişâh,
Bir beş on günde o târümâr olur.

Sen, gerekse o cihânda pâdişâh,
Bir beş veya on günde o perişan olur.

Bu cihanda dünya hayatında ister isen padişah ol hepsi gelip geçidir ve yok olmaya mecburdur.

“Küllü men aleyh afan veyepka vechi zülcelali vel ikram” Rahman 26

“Bütün mevcudat yok olucudur yalnızca hakkın zatı (Vechi) baki kalacaktır.

Bütün yaratılanlar onun zatında yok olmaya mecburdur çünkü vücut sahibi birdir o da yalnızca Allah (c.c) ‘ın vücududur.



Tâcü tahtı kulluğuna ol şehin,
Verir isen devletin tekrâr olur.

Tâc ve tahtı kulluğuna o padişaha,
Verir isen devletin tekrâr olur.

İbrahim Edhem kaddese’llâhü sırrahu’laziz tâc ve tahtını terk edip sonsuz devlete kavuştu, çünkü bâtınî devletliğin yanında zâhir devleti onun yanında hiçbir şey değildir.


Ger kabul oldunsa şâh oldun ebed,
Kande böyle assılı bazâr olur.

Eğer kabul oldunsa şâh oldun ebed,
Nerde böyle bal satılan pazar olur.

Padişaha vasıl olan elbet olur Padişah.
                                                 Hz. Mevlana

Bir kişi kendisine atfettiği mevcudatı gerçek sahibine verir ise o zaman hak ondan daim işleyen olur. Kul ortadan kalkar ve hak zahir olur.

Ben bir kulumu sever isem onu öldürürüm ve bu bir diyet gerektirir. Onun diyeti ben olurum. Onun gören gözü, işiten kulağı, söyleyen dili ben olurum. Cemi azalarından işleyen ben olurum.  Hadisi Şerif

Bu Kurbu ferayiz zevkidir. Ki orada Hak zahir halk ise batın olur.


İllâ tâcu taht’a olmaz vaslı yâr,
Âdet oldur ana cân işâr olur.

İllâ taç ve tahtla yâre kavuşmak olmaz,
Âdet oldur ona cân haberdar olur.

Makamla veya mülk ile hakka vuslat olmaz. Çünkü bütün kullar hakkın gözünde birdir. Onlara bu makamı ve zenginliği veren O dur. O kulunun suretine değil siretine nazar eder. Ve haktan ancak O nu bütün tecellileri ile bilenlerin haberi olur.

Kim ki kendin yoğ ederse, Mısriyâ,
Yokluğun tâ gâyetinde vâr olur.

Yâ Mısri! Kim ki kendin yok ederse,
Yokluğun tâ nihayetinde vâr olur.

İnsanın yok olması demek nefsin terbiye edilerek Hakk’a kavuşmasıdır. Bu çetin savaşın galibi olmakla Hakk’ın hükümranlığı açığa çıkar. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Küçük cihattan büyük cihada dönmüş bulunuyoruz” sözüne karşılık büyük cihadın ne olduğu sorulunca; Dikkat edin o, nefis mücadelesidir” buyurdu.

Nefsin isteklerden uzaklaşarak kazandığı kazanç ise yokluktur. İstememeyi istemek en büyük erdemdir. Bu yokluğun biati Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin huzurunda yapılmıştır. Avf İbnu Mâlik elEşca'î radiyallâhü anh anlatıyor:
"Biz Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin huzurunda 7 veya 8 veyahut da 9 kişiydik.
"Allah Resulü'ne biat etmiyor musunuz?" dedi. Ellerimizi uzatarak: "Hangi şartlara uymak üzere biat edeceğiz ey Allah'ın Resûlü?" dedik.
 Şu cevabı verdi:




"Allah'a ibadet etmek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamak, beş vakit namazı kılmak (verilen emirlere) kulak verip itaat etmek ve bu sırada gizli bir kelime fısıldayarak devamla "Halktan hiçbir şey istemeyin" buyurdu. Avf İbnu Malik ilâveten der ki, Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi benimle dinleyen o cemaatten öylelerini biliyorum ki, bineğinin üzerinde iken kazara kamçısı düşse kimseye "Şunu bana verir misin?" diye talepte bulunmaz (iner kendisi alır)dı."

İstek ve arzular ikiliğin bir göstergesidir. Allah (c.c) ile bir olanın arzu ve isteği olmaz.

2 yorum:

  1. Bu güzel şiiri böylesi içten yazan Niyazi Mısri Hz.ne Yüce Allah' tan rahmet dilerim.

    Günümüze anlam ve manasını ulaştıran kardeşlerime muhabbet ve dua ederim.

    Abdullah Kaya Amasyalı (google bknz)
    Şair

    YanıtlaSil