6 Ekim 2012 Cumartesi

Soyup bin pâre eden şişe‐i kalbi celâlindir, Yine her pâresinden görünen rûy‐ı cemâlindir, niyazı-i mısri, niyazi mısri, niyazi mısri


Soyup bin pâre eden şişei kalbi celâlindir,
Yine her pâresinden görünen rûyı cemâlindir.
Anınçün tığını çeşmin demâdem eksik etmez kim,
Yorulup yolda kalmaya o kim azmi visâlindir.
Nicesi baksun etrâfa ya ahkâfa yahut Kâf’a,
Şu Anka kim anın gönlü nazargâhı hayâlindir.
Bulunmaz lâmekânîdir bilinmez bînişânîdir
Hemin ancak sana kuldur senin ehli iyâlindir.
Dağıldı “mim” ü “sad” ü “ra” (Mısrî) bozuldu nispeti suğrâ,
Benim bu nispetim şimdi ne mâhındır, ne sâlindir.

Soyup bin pâre eden şişei kalbi celâlindir,
Yine her pâresinden görünen rûyı cemâlindir.

Kalp şişesini soyup bin parça eden celâlindir,
Yine her parçasından görünen cemâl yüzündür.

Kalp Allah (c.c) ‘ın tecelligahıdır. O hayatın sonuna kadar oraya nice tecelliler bırakır. Celal tecellisi hakkın lütuf tecellisidir. Allah (c.c) celalinden ikram eder. Bu yüzden sadece cemal tecellilerinde değil her tecellide hakka arif olmak gerek ve her tecellisinde neşelenmek gerekmektedir. Bu irfana ulaşan kişi artık mal, mülk biriktirme sevdasından geçer dünya ve onun zevkleri artık ona zevk vermez. Onun yaşaması da, ölümü de Allah(c.c.) rızası içindir.


Kalp aynasından nazar ettim
Görünen hep dost yüzü
Dilim dahi ayırmaz ondan sözü
Ayırmam ben ondan gözü

 Anınçün tığını çeşmin demâdem eksik etmez kim,
Yorulup yolda kalmaya o kim azmi visâlindir.

Onun için zaman zaman eksik etmez gözün oklarını,
Yorulup yolda kalmaya ona kavuşma azmimdir.

Sevgilinin cevrü cefası aşıka muhabbet çoşkunluğunu artırmaktan başka bir şeye sebep olmaz.

Ol dost bize gelmez ise
Ben dosta gerü varayım
Çekeyim cevr-ü cefayı
Dost yüzün görüvereyim
                              Yunus Emre Hz.












Nicesi baksun etrâfa ya ahkâfa yahut Kâf’a,
Şu Anka kim anın gönlü nazargâhı hayâlindir.

Ya kum tepelerine yahut Kâf dağından başka ne taraflara baksın,
Şu Anka Kuşu ki anın gönlü nazargâhı hayâlindir.

Kaf dağından maksat bu bedendir. Çünkü bu bedenlerimiz aşılması gereken büyük bir dağdır. Ruh bu bedenin içinde hapis olmuştur. Ancak bu dağı delerek oradan kaçıp dağın arkasındaki Anka kuşuna ulaşacaktır. Bedenimiz aynı zamanda üç fena mertebesini remz eder. Anka kuşu ise ruh makamı olan Cem makamını remz eder. Anka kuşunun nazarı hayalindir deyişi İnsanın kendi içine yönelip baktığında kendisi sandığı hayalin aslında Hakkın ta kendisi olduğunu yine hakkın basiret ile görür.

Bulunmaz lâmekânîdir bilinmez bînişânîdir
Hemin ancak sana kuldur senin ehli iyâlindir.

Bulunamaz mekânsızdır bilinemez işareti yoktur
Ancak senin ailendendir ve sana kuldur.

Hakikat ehli katında vücûd ancak Allah Teâlâ’nın vücûdudur. İlâhî vücûd dan başka vücûd yoktur. Ondan dolayıdır ki, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selem efendimiz Ahadiyyet makâmının asaleten bizzat sahibi olduğundan gölgesi yok idi, yani gölgesi yere düşmezdi. İnsan kendi içine nazar edip Hakkı gördüğünde artık onun için mekan ortadan kalkmıştır.
“Senin ehlü iyâlindir” demek o kendi kendine hizmet eder, kendi kendine söyler. Yani rubûbiyyetle rubûbiyyetine hizmet eder, çünkü Cenâbı Hak ve gaybı Mutlak zâhir oldu, yani Cenâbı Hak hicâbı rubûbiyyetle zâhirdir.

Dağıldı “mim” ü “sad” ü “ra” (Mısrî) bozuldu nispeti suğrâ,
Benim bu nispetim şimdi ne mâhındır, ne sâlindir.

Küçük isim (Mısrî) bozuldu “mim” ve “sad” ve “ra” diye dağıldı
Benim bu nispetim şimdi ne aydır, ne yıldır

Niyazi Mısri Hazretleri fenafillah olduğunu söyleyerek, üç fena mertebesinden geçtim artık benim nispetim ne ondan ayrı değildir. Çünkü artık görünende görende o olmuştur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder