Kim ki aşkın dârına ber‐dâr
olur,
Cümle uşşâk içre ol serdâr
olur.
Bunda uşşâkı yakan od
âkibet,
Nâr‐ı
İbrahim gibi gülzâr olur.
Bunda ağyâr kesretinden
kurtulan,
Vahdet illerinde vâsl‐ı
yâr olur.
Korkma Tâmudan eğer âşık
isen,
Bülbül olanın yeri gülzâr
olur.
Cennet‐i
irfâna dâhil olanın,
Kande baksa gördüğü didâr olur.
Gözsüz olanlar o yüzü
göremez,
Anı gören hep “ulül‐ebsâr“
olur.
Dünyânın lezzâtına aldanma
kim,
Bir gün ola cümle zehr‐i
mâr olur.
Sen gerekse ol cihânda
pâdişâh,
Bir beş on günde o târümâr
olur.
Tâc‐ü
tahtı kulluğuna ol şehin,
Verir isen devletin tekrâr
olur.
Ger kabul oldunsa şâh
oldun ebed,
Kande böyle assılı bazâr
olur.
İllâ tâc‐u
taht’a olmaz vasl‐ı yâr,
Âdet oldur ana cân işâr
olur.
Kim ki kendin yoğ ederse,
Mısriyâ,
Yokluğun tâ gâyetinde vâr
olur.
Kim ki aşkın dârına ber‐dâr olur,
Cümle uşşâk içre ol serdâr olur.
Kim ki aşkın dârına asılmış olur,
Cümle âşıklar içinde o kumandan olur.
Kim aşka uyar ve onu gönül ordularının başına
kumandan eder ise iki cihanda da daim zafer kazanır. Çünkü bu cihan aşktan
zuhur etmiştir.
Bizler aşktan sudur ettik
Aşk üzerine yaratıldık
Aşka doğru yöneldik
Aşka verdik gönlümüzü
İbn Arabî
Bunda uşşâkı yakan od âkibet,
Nâr‐ı İbrahim gibi gülzâr olur.
Bunda âşıkları yakan ateş sonunda,
İbrahim aleyhisselâmı yakmayan ateş gibi gül bahçesi
olur.
Aşk ateşi ile yanıp kimya olan kullar zahiri ateşin
yakıcılığını hissetmezler. Çünkü aşk ateşi bütün benliğini kül etmiştir. Vücudu
vücud ullah olan bir kul için ateş gül bahçesine döner.
Bunda ağyâr kesretinden kurtulan,
Vahdet illerinde vâsl‐ı yâr olur.
Bunda dışarının kargaşasından kurtulan,
Vahdet illerinde yâre vasıl olur.
Kesret bize hakikati gösteren aynalardır. Fakat
aynaların üzeri tozlar ile kaplıdır. Bu yüzden hakikati bizlere göstermez.
Ancak tevhid irafineyetinde olan kullar bir hakikat efendisinin eğitiminde bu
tozları siler ve hakikati görürler. Vahdet ilinde yani iç aleminde hakkı
bulanlar her yüzden onu gözlerler ve daim yar ile birlikte olurlar.
Kesretten
hakka bir yol yoktur. Ancak Vahdetten hakka gidilir.
Varını
dağıtmak gerek yok olabilmek için.
Korkma Tâmudan eğer âşık
isen,
Bülbül olanın yeri gülzâr
olur.
Eğer âşık isen korkma cehennemden,
Bülbül olanın yeri gül bahçesi olur.
Eğer hakikatten hakka aşık isen onun celalinden
korkma çünkü o celalinden ikram eder. Hakkı daim zikir edenlerin yeri gülzar
olur. Çünkü daim tevhid irfaniyetinde olan kullar daimi zikir uyanıklığı ile
safa içerisinde olurlar.
Cennet‐i
irfâna dâhil olanın,
Kande baksa gördüğü didâr
olur.
İrfân Cennetine dâhil olanın,
Nereye baksa gördüğü sevgili olur.
Tevhid irfaniyeti ile efal, sıfat ve zat cennetlerine
giren kullar her nereye baksalar daim yârini görür ve ondan başka bir şey
görmez olurlar. Çünkü bu alem O’ nun efal, sıfat ve mevcudatı ile doludur.
Gözsüz olanlar o yüzü göremez,
Anı gören hep “ulül‐ebsâr“ olur.
Gözsüz olanlar o yüzü göremez,
Anı gören hep “görüş sahibi” olur.
Gözsüz olanlardan kasıt manevi göz yani gönül
gözüdür. Kafa gözü ile hak görülmez. Ancak basiret sahibi olan gönül gözleri
açık olan kimseler hakkı her yüzden seyir eder.
Dünyânın lezzâtına aldanma kim,
Bir gün ola cümle zehr‐i mâr olur.
Dünyânın lezzetlerine aldanma ki,
Bir gün ola cümle yılan zehri olur.
Dünya zevki gelip geçicidir. Çünkü bütün bu var diye
görünenler sadece gölgelerden ibarettir ve gelip geçicidir. Bu lezzetleri
sonsuz zannedenler yanılıp bu dünya zevklerinin aslında zehirden başka bir şey
olmadığını göreceklerdir.
Sen gerekse ol cihânda pâdişâh,
Bir beş on günde o târümâr olur.
Sen, gerekse o cihânda pâdişâh,
Bir beş veya on günde o perişan olur.
Bu cihanda dünya hayatında ister isen padişah ol
hepsi gelip geçidir ve yok olmaya mecburdur.
“Küllü men
aleyh afan veyepka vechi zülcelali vel ikram” Rahman 26
“Bütün
mevcudat yok olucudur yalnızca hakkın zatı (Vechi) baki kalacaktır.
Bütün yaratılanlar onun zatında yok olmaya mecburdur
çünkü vücut sahibi birdir o da yalnızca Allah (c.c) ‘ın vücududur.
Tâc‐ü
tahtı kulluğuna ol şehin,
Verir isen devletin tekrâr
olur.
Tâc ve tahtı kulluğuna o padişaha,
Verir isen devletin tekrâr olur.
İbrahim Edhem kaddese’llâhü sırrahu’l‐aziz tâc ve tahtını terk edip sonsuz devlete kavuştu,
çünkü bâtınî devletliğin yanında zâhir devleti onun yanında hiçbir şey
değildir.
Ger kabul oldunsa şâh oldun ebed,
Kande böyle assılı bazâr olur.
Eğer kabul oldunsa şâh oldun ebed,
Nerde böyle bal satılan pazar olur.
Padişaha vasıl olan elbet olur Padişah.
Hz.
Mevlana
Bir kişi kendisine atfettiği mevcudatı gerçek
sahibine verir ise o zaman hak ondan daim işleyen olur. Kul ortadan kalkar ve
hak zahir olur.
Ben bir kulumu sever isem onu öldürürüm ve bu bir
diyet gerektirir. Onun diyeti ben olurum. Onun gören gözü, işiten kulağı,
söyleyen dili ben olurum. Cemi azalarından işleyen ben olurum. Hadisi Şerif
Bu Kurbu ferayiz zevkidir. Ki orada Hak zahir halk
ise batın olur.
İllâ tâc‐u taht’a olmaz vasl‐ı yâr,
Âdet oldur ana cân işâr olur.
İllâ taç ve tahtla yâre kavuşmak olmaz,
Âdet oldur ona cân haberdar olur.
Makamla veya mülk ile hakka vuslat olmaz. Çünkü bütün
kullar hakkın gözünde birdir. Onlara bu makamı ve zenginliği veren O dur. O
kulunun suretine değil siretine nazar eder. Ve haktan ancak O nu bütün
tecellileri ile bilenlerin haberi olur.
Kim ki kendin yoğ ederse, Mısriyâ,
Yokluğun tâ gâyetinde vâr olur.
Yâ Mısri! Kim ki kendin yok ederse,
Yokluğun tâ nihayetinde vâr olur.
İnsanın yok olması demek nefsin terbiye edilerek
Hakk’a kavuşmasıdır. Bu çetin savaşın galibi olmakla Hakk’ın hükümranlığı açığa
çıkar. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Küçük cihattan büyük cihada dönmüş bulunuyoruz”
sözüne karşılık büyük cihadın ne olduğu sorulunca; Dikkat edin o, nefis
mücadelesidir” buyurdu.
Nefsin isteklerden uzaklaşarak kazandığı kazanç ise
yokluktur. İstememeyi istemek en büyük erdemdir. Bu yokluğun biati
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin huzurunda yapılmıştır. Avf İbnu Mâlik
el‐Eşca'î radiyallâhü anh anlatıyor:
"Biz Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellemin huzurunda 7 veya 8 veyahut da 9 kişiydik.
"Allah Resulü'ne biat etmiyor musunuz?" dedi. Ellerimizi uzatarak: "Hangi şartlara
uymak üzere biat edeceğiz ey Allah'ın Resûlü?" dedik.
Şu cevabı verdi:
"Allah'a ibadet etmek ve O'na hiçbir şeyi ortak
koşmamak, beş vakit namazı kılmak (verilen emirlere) kulak verip itaat etmek ve
bu sırada gizli bir kelime fısıldayarak devamla‐ "Halktan
hiçbir şey istemeyin" buyurdu. Avf İbnu Malik ilâveten der ki, Hz.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi benimle dinleyen o cemaatten öylelerini
biliyorum ki, bineğinin üzerinde iken kazara kamçısı düşse kimseye "Şunu
bana verir misin?" diye talepte bulunmaz (iner kendisi
alır)dı."
İstek ve arzular ikiliğin bir göstergesidir. Allah
(c.c) ile bir olanın arzu ve isteği olmaz.