6 Ekim 2012 Cumartesi

Gel ey sofî çıkar sofu kıl insâf


Gel ey sofî çıkar sofu kıl insâf,
Koy sûret düzmeği kıl içini sâf.

Bu mısranın açıklaması için Yunus Emre bize yol gösteriyor.


Be hey Hoca 28 hece
Okursun baştan uca
Elif dersin elifin manası nedir?

Gel Hoca ben bilirim deme
Bildiklerine gel de bye bye
Bilmediklerini kabul et hay hay

Sofi kendisini ilmi ile ibadeti ile üstün gösterir. Hırka giyer, sakal bırakır, taç takar. Zanneder ki bu hali üstündür. Kişi kendindeki enayiyeti bırakıp bu şekilcilikten sıyrılıp içini saf kılmalıdır. Çünkü insan içini temizlemeden ve benlikten kurtulmadan gerçek imana ulaşamaz.



Gel ey sofî çıkar sofu kıl insâf,
Ko sûret düzmeği kıl içini sâf.
Riyâ ile bu ömrü nâzenini,
Nice bir sarf edip edersin isrâf.
Kuru davâ mı sandın sen bu ilmi,
Bu yola böylemi gittiler eşraf.
Dahî kâmilliğin bu mu nişânı,
Sana derviş ola etrâf ü eknâf.
Değil vallâhi mürşidlik bu resme,
Kemâl ehline yakışmaz bu evsâf.
Arıt pâk eyle kalbin eyle hâlis,
Beğenmez böyle kalbi anla sarrâf.
Hakîkat kârbânına uyagör,
Kati rûşen yola gider ol esnâf.
Fenâ Kâf’ından aşır yolları hep,
Bekâ Ankâsı’na olurlar ezyâf.
Bu yolu cümleden âlâ tutarlar,
Sarâyı vahdete erişen eslâf.
Hurûfa bakma andan içeru bak,
Nefestir can değildir nûn ile kâf.
Nefs bahrında lâl olmuş Niyâzi,
Sada vü harf içinde olan urur lâf.

Gel ey sofî çıkar sofu kıl insâf,
Ko sûret düzmeği kıl içini sâf.

Gel ey sofî çıkar sofu kıl insâf,
Koy sûret düzmeği kıl içini sâf.

Bu mısranın açıklaması için Yunus Emre bize yol gösteriyor.


Be hey Hoca 28 hece
Okursun baştan uca
Elif dersin elifin manası nedir?

Gel Hoca ben bilirim deme
Bildiklerine gel de bye bye
Bilmediklerini kabul et hay hay

Sofi kendisini ilmi ile ibadeti ile üstün gösterir. Hırka giyer, sakal bırakır, taç takar. Zanneder ki bu hali üstündür. Kişi kendindeki enayiyeti bırakıp bu şekilcilikten sıyrılıp içini saf kılmalıdır. Çünkü insan içini temizlemeden ve benlikten kurtulmadan gerçek imana ulaşamaz.

Riyâ ile bu ömrü nâzenini,
Nice bir sarf edip edersin isrâf.

Riyâ ile bu nâzik ömrünü,
Nice bir sarf edip edersin isrâf.

Bu gösteriş içerisinde sana verilen ömrü boş hevalar peşinde geçirirsin. Gel bundan vazgeç bu ömür sana boşa tüketilmek için verilmedi.Amaç Kamil insan olmaktır.








Kuru davâ mı sandın sen bu ilmi,
Bu yola böylemi gittiler eşraf.

Kuru davâ mı sandın sen bu ilmi,
Bu yola böylemi gittiler şerefli kişiler.

Sen bu ledün ilmini kuru bir dava mı sandın? Böylemi gitti ehlullah bu yolda. Onlar bu yola kendilerine şeyh, pir denmesi için mi bu yola girdiler. Aşk ehli bu yolda varlığa değil, yokluğa gelmişlerdir.

Dahî kâmilliğin bu mu nişânı,
Sana derviş ola etrâf ü eknâf.

Dahî kâmilliğin bu mu nişânı,
Sana derviş ola etraf ve bütün yönler.

Sen etrafına öğrenci toplamak için mi kendini Şeyh diye tanıtırsın. Bu suret düzmenin sebebi ne? Eğer böyle ise vah sana. Bu sıfatlar kemâl ehline yakışmaz, kalbini pâk ve hâlis eyle ve şunu iyi bil ki Sarrâf, yani Hak celle şânuhû saf olmayan kalbi beğenmez.
  

Değil vallâhi mürşidlik bu resme,
Kemâl ehline yakışmaz bu evsâf.

Vallâhi mürşidlik bu resmiyet değil,
Kemâl ehline yakışmaz bu vasıflar.

Bu haller Kemal ehline yakışmaz bırak bu suret düzmeyi sen kalbini Allah’a yönelt ve saf bir kul ol.

Arıt pâk eyle kalbin eyle hâlis,
Beğenmez böyle kalbi anla sarrâf.

Arıt pâk eyle kalbin eyle hâlis,
Beğenmez böyle kalbi anlar sarrâf.

Bırak bu inadı gel bir efendiye bende ol sende saf kulluğa gönlünü aç. Allah (c.c) riya ehlini halini beğenmez.

Allah (c.c) bütün insanların sinelerindekini bilendir.
Herkesi kandırabilirisiniz ancak Hakkı kandıramazsın.

Hakîkat kârbânına uyagör,
Kati rûşen yola gider ol esnâf.

Hakîkat kervanınına uyagör,
Kesin aydınlık yola gider o sınıflar.

Gel sende hakikat ilmine gir. Gir bu gönül meyhanesine iç bir bardak bade sende mest ol vazgeç bu varlıktan. Hakka giden dosdoğru yol hakikat yoludur.
Fenâ Kâf’ından aşır yolları hep,
Bekâ Ankâsı’na olurlar ezyâf.

Fenâ Kâf’ından aşır yolları hep,
Bekâ Ankâsı’na olurlar misafirler.

Burada “Fenâ Kâfından “ murad “Fenâfillâh” olmaktır. Çünkü fenâ bulmak zordur. Bu nedenle onu yüksek olan Kaf dağıyla teşbih ederler. Ortada benlik gibi bir koca dağ varken insanın hakka kavuşması imkânsızdır. Önce varını dağıtmak gerek. Ki ebedi varlığa kavuşasın. Ve Bekabillaha erişirsin.

Bu yolu cümleden âlâ tutarlar,
Sarâyı vahdete erişen eslâf.

Bu yolu cümleden âlâ tutarlar,
Vahdet Sarâyına erişen evvelkiler.

Hakkikatin tadını alan kişiler artık başka sohbetlerden zevk alamaz. Çünkü hakikat sofrasında her türlü rızk vardır. Hâlbuki ledün sohbeti olmayan bütün kelamlar nakıstır. Çünkü hakikate ulaşmamışıdır.

Aşkın Leylasını gördünse söyle
Söz temsili edip hikayet etme





Hurûfa bakma andan içeru bak,
Nefestir can değildir nûn ile kâf.

Harflere bakma ondan içeri bak,
Nûn ile kâf nefestir, can değildir.

Harfler bir araya gelince kelimeleri oluşturur. Onlar aklımızda anlamlaştırılır. Ve böylece idrak oluşur. Hâlbuki harfler tek başına da her şeyi insana anlatmaktadır. Ancak görmesini bilmek gerekir. Kün hakkın nefesidir. Çünkü onun ile bütün âlemler diri olmuştur.

Nefs bahrında lâl olmuş Niyâzi,
Sada vü harf içinde olan urur lâf.

Niyâzi nefis deryasında lâl olmuş,
Sada ve harf içinde olan lâf vurur.

“Bu yolu bilen söylemez, söyleyen bilmez” demişlerdir. Niyâzîi Mısrî, nefis hallerinde sukut etmiştir. Ona söz söyleyenlerin hiçbir etkisi onda kalmamıştır. Şeyh ve ihvanların sukut oturmasından huzursuz olmuş ve “Efendim siz niye bunlara dini meseleler anlatmıyorsunuz.” Mustafa Rûmi buyurur ki; “Sukutumuzu anlamayan sözümüzü anlamaz.” Yine de dayanamayan vaiz bir kaç meselenin çözümüne dair konuşmuş ve yorulmuştur. Faydalı olduk mu?” diye sorunca
“Biz zaten seni dinlemedik.” “Sükûtumuzu anlamayan, sohbetimizi hiç anlayamaz.
Söz ile olsaydı, bu işi herkese söylerdik.”

Bulan cemiyyeti kübrâ olur sâf,
Vücûdu olur anın “ha” ile “kâf”.
Diliyle eylemez da’vâyı merdî,
Gönülde himmetidir “nûn” ile “kâf”.
Olur, zâtı bu mevcûdâtın ol insan,
Oluptur kevn ana âzâ vü evsâf.
Nitekim can olur mahfî bedende,
Gerektir ola mahfî kutbı etrâf.
Fenâ meydânının merdi olan er,
Niyâzi gibi etmez ol kuru lâf.

Bulan cemiyyeti kübrâ olur sâf,
Vücûdu olur anın “ha” ile “kâf”.

Cemiyyeti Kübradan remiz edilen Hazret Makamıdır. Nübüvet makamıdır. Buraya ulaşan salik hakikati Muhammediyeye ulaşır. Fena mertebelerini aşan kulu bekada Hz.Muhammed (s.a.s) karşılar. Kendi bedeninde Hz. Muhammedi bulan salik en büyük hazineye ulaşmıştır. Çünkü bütün kesret Nuri Muhammediyeden meydana gelmiştir. İşte bu kesreti idrak edip onu özünün hak olduğunu bilenler cemiyeti kübrayı bulup saf olurlar.
Vücûdu olur onun “ ح” ile “ ق”. (Halk) Halk kalkar, Hakk olur. Hazret-ül Cem makamında Halk zahir hak ise batınında gizlidir. İşte Hazrete ulaşan salikin vücudu Hak olmuştur. Çünkü onun batınında tamamen hak vardır.

Cümle esmadan müsemma görünür.
Bu Niyaziden de Mevla görünür.


Diliyle eylemez da’vâyı merdî,
Gönülde himmetidir “nûn” ile “kâf”.

Erler da’vâyı diliyle eylemez,
Gönülde himmetidir “ ن” ile “ ك”

Hakikat ehli kuru laf ile hak davası gütmezler. Onlar halleri ile edepleri ile hak yoluna davet eden zatlardır. Onların gönlünle “kün” “Ol” emri himmetir. Çünkü hak her an bir oluştadır. Ve her an kuluna tecelli eder. Ancak tevhit irfaniyeti ile gözü açık olan
Kullar bunu idrak ederler. Belki günde yüzbin defa 18 bin âlem kulun kalbine girer ve çıkar. Ancak onunla beraber olan ve onda fena bulanlar bunun farkında olurlar.

Olur, zâtı bu mevcûdâtın ol insan,
Oluptur kevn ana âzâ vü evsâf.

Olur, bu mevcûdâtın zâtı o Zât,
Oluptur kevn ana âzâ ve vasıflar.

Kul kendini hakkın vücudunda fena edince bir tek şey görür o da Hakkın ta kendisidir. Çünkü âlemde haktan başka bir şey yoktur. Ancak hikmet gözü ile bakmak gerektir. Nitekim fena mertebesinden hemen sonra gelen Cem makamında kul her ne yöne dönse ancak orada kulu görür. Çünkü kesret çokluk gözünden kalkmış ve birliğe ulaşmıştır.
Bu makama ulaşan kul için bütün kâinat onun azaları ve vasıfları olur.


Nitekim can olur mahfî bedende,
Gerektir ola mahfî kutbı etrâf.

Nitekim can gizli olur bedende,
Tarafların kutbu saklı olması gerekir.

Meslek, Muhammediyeye uyan kullar içini hakka dışını da Halka uydururlar. Enfüs denilen iç dünyada bu varlığın özü olan can (ruh) gizlidir. Çünkü onun üzeri birçok kötülük ile örtülüdür. Ancak nefisini ayakları altına alıp hakkı birleyen kullar cana nazar ederler.

Ansızın gördüm bir yüz
Yoktur onunla hiç söz
Sırrını der isem olmaz
Sığmaz lisan içine

Çünkü gördüm yüzünü
Ona verdim özümü
Beni benden iletti
Kaldım hayran içinde

Yunus emre yok oldu
Külli varlığı hak oldu
Ondan artık nesne yok
Kalma şüphe içinde

                    Yunus Emre




Fenâ meydânının merdi olan er,
Niyâzi gibi etmez ol kuru lâf.

Fenâ meydânının cesuru olan er,
Niyâzi gibi etmez ol kuru lâf

Kendini Hakkın varlığında fena eden kul artık nefsinden konuşmaz. Çünkü hakkın ahdi vardır ki kendisini benim yolumda fena edenin diyeti ben olurum. Ondan kelam eden, işiten, işleyen ben olurum. İşte bu kullar söyledikleri her kelimeyi hikmet ve hakikat ile söyler. 

3 yorum:

  1. Açıklamalar için Yüce Allah razı olsun...

    Genç nesillerin bu güzel yola kavuşmalarını Yüce Rabbimizden niyaz ederim.

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten güzel ve anlaşılır açıklamalar yapılmış Allah razı olsun.

    YanıtlaSil