Ey firkât oduna yanuben bağrı delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Ey ayrılık ateşine yanıp bağrı delinen,
Gel! Yarana türlü devâdan haberim var.
İnsan ruhlar âleminden bu şahadet âlemine intikali ile sürekli bir ayrılık ve hasret içerisindedir. Niyazi Mısri hazretleri bu hastalığa çarem var seni tekrar vahdet iline götürecek anahtar bendedir buyurmaktadırlar.
Âriflere esrâr‐ı Hüdâdan haberim
var,
Âşıklara dildâr‐ı bekâdan haberim
var.
Ey firkât oduna yanuben bağrı delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Gel ölü isen sözlerime tut kulağın kim,
Can bahş edici nefh‐i nidâdan haberim
var.
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed,
Bu sözde olan remz‐u îmândan haberim
var.
Gir mekteb‐i irfâna oku
Âdemin ilmin,
Âlemlere bu ilm‐i künâdan haberim
var.
Vechinde yedi Fâtihâ âyâtı yazılmış,
Âdemdeki âyât‐ı Hüdâ’dan haberim
var.
Âdem‘de bulup vasf‐ı ilâhîyi Niyâzî,
Ol mecma‐i evsâf‐i amâdan haberim var.
Âriflere esrâr‐ı Hüdâdan haberim
var,
Âşıklara dildâr‐ı bekâdan haberim
var.
Âriflere esrâr‐ı Hüdâ’dan
haberim var,
Âşıklara beka sevgilisinden haberim var.
Allah (c.c) en büyük sırrı insandır. Yarattığı
insanın içerisine gizlenmiştir. Ve onlara seslenmiştir. “Ben size şah
damarınızdan daha yakınım.” İnsanda tecelli eden ondan başka bir şey değildir.
Âlemin özü sadece o dur. Buna vakıf olanlarda ancak Ariflerdir. Çünkü Arif
hakka arif olan demektir. Arif olan kişi Huda’nın sırlarına aşinadır. O sırları
yine onun basireti ile görür ve bilir.
Beka sevgilisinden kasıtsa Hz.Muhammed (S.a.s) dir.
Çünkü hazret makamında kişi peygamber efendimizin özüne vakıf olurlar.
Ey firkât oduna yanuben bağrı delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Ey ayrılık ateşine yanıp bağrı delinen,
Gel! Yarana türlü devâdan haberim var.
İnsan ruhlar âleminden bu şahadet âlemine intikali
ile sürekli bir ayrılık ve hasret içerisindedir. Niyazi Mısri hazretleri bu
hastalığa çarem var seni tekrar vahdet iline götürecek anahtar bendedir
buyurmaktadırlar.
Gel ölü isen sözlerime tut kulağın kim,
Can bahş edici nefh‐i nidâdan haberim
var.
Gel ölü isen sözlerime tut kulağın kim,
Can bahş edici nida nefesinden haberim var.
Kim ölü ise bu tevhid ilminden uzak ise sözlerime
kulak versin “kün” emrinin nidası bendedir. Sana ondan haber vereyim.
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed,
Bu sözde olan remz‐u îmândan haberim var.
Âdem yüzü ol yâre bedel dedi Ahmed,
Bu sözde olan iman sırrından haberim var.
Âdem aleyhisselâmın yokluktan varlığa çıkmasına sebep
olan Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem olduğundan bahsediliyor. Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem “Ben, Hz. Âdem aleyhisselam yaratılmazdan ondört
bin yıl önce, Rabbimin yanında bir nur olarak mevcuttum.” buyurdular.
Bilindiği üzere, hakikatlerin aslına akıllarımız
vakıf olamaz. Onları ancak Allah
Teâlâ ve ilahî nurdan pay sahibi olanlar bilir. Hz.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemim sahip olduğu yüksek mertebe nedeniyle
beşer batının sırları ile ünsiyet sağlayabilmiştir. İnsanoğlundan, cesetleri
yaratılmazdan önce, ruhlarından söz alınmıştı. Allah Teâlâ Âdem aleyhisselâmın
sırtlarından zürriyetlerini alıp, onları nefislerine karşı şahit kılıp, “Rabbiniz
değil miyim?” deyince, buna “Evet, Rabb´imizsin!” diye ilk cevap
veren Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem olmuştur. Diğer ruhlarda O´ndan
görüp bu cevabı söyleyebilmişlerdir. İşte bu surette O, en son gönderilen
olduğu halde, bütün nebilerin önüne geçmiştir. Bu sebeple Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem, kendisinin “ilk nebi” olduğunu söylemiştir.
Gir mekteb‐i irfâna oku
Âdemin ilmin,
Âlemlere bu ilm‐i künâdan haberim
var.
Gir irfân mektebine oku Âdem‘in ilmin,
Âlemlere bu ol ilminden haberim var.
Âdem (a.s) A-DEM demlenmiş insan manasındadır. Ki o
tefekkür ile demlenmiştir. Âdem (a.s) safiullahtır. Onun ilmide İlmi Ledündür.
Çünkü bu ilim sayesinde Âdem’in sırları çözülür ve kainat Âdem penceresinden
okunur. Onun bütün vücudunda her saniye ol emri vardır. Ancak bunu arif olanlar
anlar ki onlar her an oluş ve yok oluş içerisindedirler.
Vechinde yedi Fâtihâ âyâtı yazılmış,
Âdemdeki âyât‐ı Hüdâ’dan haberim
var.
Yüzünde Fatiha’nın yedi ayeti yazılmış,
Âdemdeki Hüdâ âyetlerinden haberim var.
Fatiha Suresi
Allah Teâlâ’nın esrar ve esma’sının fatihi (açıklayıcısı) dir. Âlemlerin yaratılmasındaki
ilk sebep; "Allah Teâlâ'nın tanınma, bilinme ve ibadet olunma, zuhuru
ve vücudu ile müşahede olunma iradesi ve muhabbet" dir. Fatiha
Suresi Kur’ân‐ı Kerim’in
başı mesabesindedir. Baş vücudun en önemli yönetici organı olduğuna göre Allah
Teâlâ’nın yüzde yani başta tecellisi umum ve hususî bakımdan tam zuhur yeridir.
Ebû Hüreyre radiyallâhu anh bu taksim hakkında
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellemin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
“Allah Teâlâ buyurdu ki:
“Ben, namazı kulumla kendi aramda iki kısma
ayırdım. İstekte bulunduğu kısım kuluma aittir. Kul “el‐Hamdü lillahi Rabbil‐âlemîn” dediğinde, Allah Teâlâ:
“Kulum bana hamd etti.” buyurur. Kul: “er‐Rahmânirrahim” dediğinde Allah
Teâlâ:
“Kulum beni senâ etti (övdü).” buyurur. Kul: “Mâliki yevmid‐dîn” dediğinde Allah
Teâlâ:
“Kulum beni temcîd etti (yüceltti).” buyurur. Bir rivayette de:
“Kul: “İyyâke na’budu ve iyyâke nesteîn”
dediğinde Allah Teâlâ:
“Bu benimle kulum arasındadır ve istekte bulunduğu
kısım kulumundur.” Diye buyurur.
Kul: “İhdinas‐sırâtal‐mustekîm, sırâtal‐lezîne en’amte aleyhim,
ğayrilmağdûbi aleyhim velad‐dâllîn” dediğinde,
“Burası kulumundur. İstekte bulunduğu kulumundur (kuluma istediği
vardır).” diye buyurur
Âdem‘de bulup vasf‐ı ilâhîyi Niyâzî,
Ol mecma‐i evsâf‐i amâdan haberim var.
Niyâzî Âdem‘de bulup ilâhî özelliği,
O âmâ’da toplanmış sıfatlardan haberim var.
“Ashab‐ı kiramdan Ebu Rezin el Ukaylî radiyallâhü anh bir
keresinde
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme;
“Rabbimiz mahlûkatı yaratmazdan önce nerede idi? diye
sorar.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemde;
“Fevkinde ve tahtında hava olmayan Ama da idi” diye
buyurur.”
Niyâzî‐i Mısrî
kuddise sırruhu’l‐aziz insanı meşgul eden ezel ve
ebed sorunlarına cevap verebildiğinden bahis ile Allah Teâlâ’da fâni, beka ile
tevhidin son merhalesinde ahadiyyetin şualarını tebliğ edeceğini izhar ediyor.
Burada hatırlanılması gereken şudur. Bu ilimin satırlar ile ifadesi yoktur.
Nerede bu konu ile ilgili bir mevzu var ise noksan olduğu kesindir. Çünkü
hâdisin mutlak‐ı ifadesi mümkün değildir. Bu
tatma diye ifade edilen ve fem‐i seâdet
ile ihbar ve kalbe nazar yolu ile olduğu için Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem dahi miraç hadisesi ile bu bilgiden haberdâr oldu. Bu yerinde görme
denilen husustur. Onun için yazıların kifayeti yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder