İster isen marifette
olasın âli‐cenab,
Ehl‐i irfan eşiğinde yüzünü eyle türâb.
Çok da verme kendini
dünyâya bir dem çek elin,
Döndüremezsin beğim katî
ağırdır bu dolâb.
Bu harâbı niceler çalıştı
ma’mur etmeğe,
Bir yanın ta’mir ederken
bir yanı oldu harâb.
Çok seğirtti gaflet ehli
bu serâbı su sanıp,
Bulmadılar hiç biri bu
sahrada bir katre âb.
Bir zaman yüz verme dünya
ehline uzlette ol,
Akl u fikrin bir yere
cem’et yüzüne çek nikâb.
Göz kulak dil kapıların
bağla muhkem bir zaman,
Ola kim Hakk‐dan yana gönlünden ola feth‐i bâb.
Ger ölümden kurtulam
dersen yürü var âşık ol,
Döne döne aşk oduyle cism
ü cânı kıl kebâb.
Gir bu derd meyhânesine
koma elden kâseyi,
Hiç yürek kanından özge
âşığa yoktur şarâb.
Himmetin dâim bu olsun kim
Hakk’ı anlayasın,
Hakk’ı bilmekten yeğ olmaz
iki âlemde sevâb.
Ger azâb‐ı âhiretten bulmak istersen halâs,
Arif ol ki cehl odundan
kopısar cümle azâb.
Bu Niyâzî kendinden demez
bu sözü ey püser,
Hep anı söyler duyarsın gökten inen dört kitâb.
İster isen ma’rifette olasın âli‐cenâb,
Ehl‐i irfan eşiğinde yüzünü eyle türâb.
Ma’rifette yüksek makam bulmak ister isen,
Yüzünü ehl‐i irfan eşiğinde eyle toprak.
Bir kul Salih kullar zümresine
girmek istiyorsa önceki bilgilerine evlada demesi gerektir. Zira dolu bir kaba
su konulmaz. Bu yüzden tevazu göstermesi gerekmektedir. Benliğinden geçip bir
ehli irfana boynunu eğip sensin demelidir. Beni Allah’a ulaştıracak kılavuz
sensin. Çünkü Niyazi Mısri Hz. Ledün ilmi ile tanışmadan önce büyük bir âlim
idi. Fakat Efendisi Ümmi Sinan Hz. İle tanışınca
“Yıkıldı kaleyi fikrim,
yapıldı dinim imanım” buyurmuşlardır. Bu yüzden tevazu bu yola girecek olanlara
en büyük kılavuzdur.
Çok da verme kendini dünyâya bir dem çek elin,
Döndüremezsin beğim katî ağırdır bu dolâb.
Kendini dünyâya çok verme de bir an elini çek,
Beğim kesinlikle bu dolab
ağırdır döndüremezsin.
Dünya kulu Allah (c.c) den
gafil eden her şeydir. Çünkü Allah kullarının nazarını kendisinden başka bir
şeye çevirmesini dilemez.
Maşuk Kaf dağının ardındaki
Zümrüdü Anka kuşu gibidir
Pek nazlıdır hiç ihmale
gelmez
Teslimiyet ve muhabbet ister
İnsan eğer bu dünyanın
zevkine bir kez daldı mı gaflet onu her türlü fenalığa sürükler. Böylece manevi
zevklerden mahrum kalır. O yüzden bunun ayarını iyi yapmak lazım. İki kanatlı
olarak uçmak gerekmektedir.
Bu harâbı niceler çalıştı ma’mur etmeğe,
Bir yanın ta’mir ederken bir yanı oldu harâb.
Bu harab yeri nice kişiler imar etmeğe çalıştı,
Bir yanını ta’mir ederken
diğer yanı oldu harâb.
Dünyevi zevkler insanı gâh
oradan gâh buraya savurur. Bu yüzden kul huzuru gâh bir kadında, gâh meyhanede,
gâh kahvehanede arar. Kimisi de derdinin dermanını tabiplerde arar. Fakat aşk
derdinin tabibi sadece irfan sahibi kullarda bulunur. Bu yüzden kul tam mamur
olmak istiyor ise kendisine bir efendi bulmalıdır.
Çok seğirtti gaflet ehli bu serâbı su sanıp,
Bulmadılar hiç biri bu sahrada bir katre âb.
Bu serâbı su sanıp gaflet ehli çok koştu,
Hiç biri bu sahrada bir
damla su bulamadılar.
Şeriat ehli kendisince
oluşturduğu suni ortamda kendilerini cennet bahçelerinde gördüler. Hâlbuki
hakkın efalinden, sıfatından, mevcudatından gafil olanlar nasıl olurda cennet
içerisinde olur. Çünkü onlar en ufak zorlukta hemen üzüntüye düşer ve ümitsizlik arakasını alır.
Böyle bir iman ile nasıl
olurda huzur bulunur. Hâlbuki tecelliyi bilen kullar hiçbir şekilde mahzun
olmazlar.
“Elâ inne Evliya Allahi
Lâ havfün aleyhim velâhüm yahzenun” Yunus 62
Bilesiniz
ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.
Bir zaman yüz verme dünya ehline uzlette ol,
Akl u fikrin bir yere cem’et yüzüne çek nikâb.
Bir zaman dünya ehline yüz verme uzlette ol,
Akıl ve fikrin bir yere
topla yüzüne perde çek.
Dünya ehli ile çok oturup
kalkma bir süre onlardan elini eteğini çek. Burada uzlet ol kelimesi onlardan
tamamen kop, dağlara git anlamında değildir. Kul dünya ehli ile iken de rabbi
ile birliktedir.
“İçinizi Hakka dışınızı Halka uydurunuz” Hadisi Şerif
Peygamber efendimiz (s.a.s)
buyurduğu gibi kul dünya ehli kulların arasında iken vahdete yönelmeli ve kalbi
zikrine devam etmelidir.
Akıl ve fikir bir yere
kadar götürür insanı o yüzden onları bir yerde toplayıp kendimizi gerçek aşka
yönlendirmeliyiz. Çünkü akıl aşkı idrak edemez. Bu yüzden dünyaya perde çekip
onun ile meşgul olmalıyız.
Göz kulak dil kapıların bağla muhkem bir zaman,
Ola kim Hakk‐dan yana gönlünden
ola feth‐i bâb.
Göz kulak dil kapıların muhkem bir zaman bağla,
Senin için gönlünde Hakk
tarafına bir kapı açıla.
Burada “bir zaman” kırk gün demektir.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selem buyurdu ki;
“Kırk gün süreyle Allah
Teâlâ'ya ihlâsla amel edenin hikmet pınarları kalbinden lisanına akar.”
Tasavvufta yola giren yeni
salike zikir telkin edilir ve yokluk makamları seyir ettirilir. Bu yüzden seyir
halindeki salik sadece müşahede eder. Çünkü yokluk makamlarında bir varlığı
yoktur ki söz söylesin. O ancak yokluğu seyir etmek ile mükelleftir. Ancak Cem
makamını aşıp fark ehli olunca Sohbet etme izni ona verilir. Bu yüzden Niyazi
Mısri Hz. Göz, Kulak, dil kapılarını bağla buyurmuşlardır. Bunları yaptığın
zaman vakti gelince Hak senden kelam edecek olandır.
Ger ölümden kurtulam dersen yürü var âşık ol,
Döne döne aşk oduyle cism ü cânı kıl kebâb.
Yürü var âşık ol, eğer ölümden kurtulmak istersen,
Döne döne aşk ateşiyle
bedenini ve cânı kebâb kıl.
Dünya ehli şunu söyler
“Her şeyin çaresi var ancak ölümüm çaresi yok.”
Fakat tasavvuf ehli olan
Necip Fazıl KISAKÜREK buyuruyor ki “Ölüme
çare Ölümdür.”
Peygamber efendimizde
(S.a.s) buyurmuşlardır. “Ölmezden evvel ölünüz”
Bir kez ölüm acısını tadan
bir daha tatmayacaktır. Önemli olan bunu son nefeste değil bu âlemde yaşarken
becerebilmektir. Bu da ancak aşk ehli olarak olacak bir şeydir. Çünkü aşığın
kendine ait hiç bir şeyi yoktur neyi varsa maşuk’undur. O kendini aşk ateşine
atar yakar kül eder ve artık maşuk o olur.
Gir bu derd meyhânesine koma elden kâseyi,
Hiç yürek kanından özge âşığa yoktur şarâb.
Koyma elden kâseyi bu derd meyhânesine gir,
Âşığa hiç yürek kanından
başka yoktur şarap.
Gir bu Kamil insanın
gönlüne aşk ile koyma zikri dilinden geri. Tamamen efendinde fani olmadan sana
lezzetli şarap yoktur. Çünkü salik efendisinin boyası ile boyanır ise lezzet
verir. Aşk ehline kılavuz yine aşktır.
Himmetin dâim bu olsun kim Hakk’ı anlayasın,
Hakk’ı bilmekten yeğ olmaz iki âlemde sevâb.
Himmetin Hakk’ı anlamak dâim için olsun,
İki âlemde Hakk’ı
bilmekten üstün sevab olmaz.
Himmet: Herhangi bir şeyin ya da kemal mertebesinin
husule gelmesi için kalbin, bütün ruhani kuvveleriyle Hakk’a yönelmesidir.
Kalbî yoğunlaşmayı ifade eden bir terimdir.
Şârih Ahmet Avni Konuk, Şeyhü’l‐Ekber’in eserlerinde açıkladığı marifetlerin ne kadar
ince ve anlaşılması zor olduğu hususunda şunları söyler:
“Çoğu kimseler, Şeyh’in
açıklamış olduğu hakikat ve mârifetlerden ürküp onları inkâr ederler.
Ve birtakım kimseler ise
anladıklarını zannedip, kulluğun gereği olan tââtten uzaklaşarak dalâlete
düşerler.
Bu hakikat ve mârifetler,
kıldan ince kılıçtan keskin bir sırat‐ı
müstakîmdir.
İlâhî tevfik rehber
olmadıkça “aklın ayağı”nın kayma korkusu vardır.”
İbn’ül Arabî
’nin ifadesiyle: “Varlık bütün
yönlerden daima O’na yönelmiş durumdadır; O, bilinemese bile. Her himmetle
daima arzulanan o’dur; O’na ulaşılamasa bile. Aynı şekilde her dilde konuşulan
da o’dur, sözle anlatılamasa da. Perde kalkıp göz gördüğüyle birleşince... İnsan
ne şiddetli bir hayret içine düşer, ne büyük bir özlem duyar.
İşte o zaman O, kendini değişik suretlerde gösterir de
Kendisine tuzak kuranlara tuzak kurulur (mekr), iman eden kazanır, inkâr eden
kaybeder.”
Ger azâb‐ı âhiretten bulmak istersen halâs,
Arif ol ki cehl odundan kopısar cümle azâb.
Eğer âhiret azâbından kurtuluş bulmak istersen,
Arif ol ki cehl ateşinden meydana çıkar cümle azâb.
İnsanların bütün azapları cehalettendir. Çünkü o kulu
bütün fenalıklara gark eder. İnsan bir kez irfan sahibi oldu mu bütün gafletten
kurtulmuştur. Çünkü sadece zahiri ilimlerle kişi cehaletten kurtulamaz. Çünkü
onlarda zannı bilgiler mevcuttur. Zanda Hakikatten yana bir şey vermez.
"Ey
îmân edenler! Zannın çoğundan sakının! Şübhesiz ki zannın bazısı günahtır…”
Hucurat 49
Burada belirtilen zan kötü zandır bu
insanı günaha götürür. Hâlbuki her zaman bütün insanlar hakkında hüsnü (güzel)
zanda bulunmalıyız.
“Seni, senden almıyan
ilimden cehalet yüz kere daha iyidir.” EFLAKİ
Açıklamalar için teşekkür eder sevgi ve dualarımızı göndeririz.
YanıtlaSil“Seni, senden almıyan ilimden cehalet yüz kere daha iyidir.” EFLAKİ
YanıtlaSil