Sırrını nâdâna izhâr itme cânân elden gider
Bülbül‐i şûrîde olma gülsitân elden gider
Haddini bilmezlere sırrını açıklama cânân elden gider
Yanık bülbül olma gülsitân elden gider
Zamanın padişahı dervişlerin arasına istihbarat için görevli gönderdiği kişinin içine aşkın sinmesi gibi. Oysa görevlinin gayesi istihbarattır. Fakat aşkın bulaşıcılığı onu da kendine çekmiş ve sinesine ateşini düşürmüştür. O kişi, dergâhta yedi sene kalmış, kâmil bir derviş olmuştur. Fakat padişaha rapor götürmek için söz vermiştir. Yedi sene sonra dergâhtan çıkıp kendisine görev veren padişahın huzuruna çıkmıştır. “Sultanım, bu kulunuzu yedi sene evvel bir kese altınla şu dergâha görevli gönderdiniz. Orada ne oluyor, ne geliyor? Bana rapor getirin, demiştiniz. Bu kulunuz, raporunu getirdi ve görevini yaptı,” demiş. Hünkâr: “Söyle bakalım” deyince “Hünkârım, onu sonra alırsınız. Rapor dilimin altında yazılıdır. Fakat size daha önce daha başka bir şey söylemek istiyorum” demiş. “Nedir o?” “Böyle süslü püslü, bin bir türlü tecessüsün, hasetlerin bulunduğu dünya çarkının içindeki üç beş günlük dünya sultanlığı size gurur vermesin. Eğer gerçekten padişah olmak istiyorsanız siz oraya gidin, derviş olun. Oradakiler sultan. Onların sultanlıklarının dokunulmazlığı var. Öyle üç beş günlük babadan intikal eden bir hükümdarlık bir padişahlık değil. Oradakilerin hepsi sultan. Lütfen oraya gidin ve derviş olun,” demiş. Padişah; “Cellât!” diye cellâdı çağırır. Derviş olan görevli; “Tamam, ben gönüllü geldim. Cellâda başımı teslim edeceğim. Ne olur hünkârım, gelin bu üç günlük yaldızlı elbiselerin altından, binlerce etrafınızda sizden bir şeyler bekleyen müraî insanların içinde kendinizi sultan zannetmeyin. Oraya gidin.Sultanlık orada,” demiş.
Cellât, bu arada mübarek başını gövdesinden ayırır. Ağzını açarlar ve dilinin altından bir kâğıt çıkar. Kâğıdın üzerinde şu yazılıdır:
“Seri (Baş) verdi, sırrı vermedi Server Baba”
Sırra sahip olmak ile başın emniyeti kalkmıştır. Bilmek ve bilmemek sır sahibini emniyetten uzaklaşmasına sebep olmuştur. Bazılarının talebi sır sahibi olmaktır. Ancak saklasa içine dert, söylese başına dert olmaktadır. Sırrı olan kamışa, söyletmek için kaç tane delik açıldı.
Bülbül‐i
şûrîde olma gülsitân elden gider
Hüsnüne mağrur olup cevr
eyleme âşıklara
Payidâr olmaz güzellik
nâgehân elden gider
İlâhî tevbeler olsun bir
dahi mey içmeyem
Mey içüp mahbûb olunca
ihtiyar elden gider
Dâ’imâ aşk ehliyile
aşinalık eyle kim
Yâd ile biliş olunca âşinâ
elden gider
Yûsufı gör kim Mısır’a
pâdişahdı bir zaman
Gör neler geldi seyr it bu
zaman elden gider
Ey Niyâzî dünya içün zerrece
gam çekme kim
Cidd‐i
cehd etmek lâzım çünki canan elden gider
Sırrını nâdâna izhâr itme cânân elden gider
Bülbül‐i şûrîde olma gülsitân elden gider
Haddini bilmezlere sırrını açıklama cânân elden gider
Yanık bülbül olma gülsitân elden gider
Zamanın padişahı dervişlerin arasına istihbarat için
görevli gönderdiği kişinin içine aşkın sinmesi gibi. Oysa görevlinin gayesi
istihbarattır. Fakat aşkın bulaşıcılığı onu da kendine çekmiş ve sinesine
ateşini düşürmüştür. O kişi, dergâhta yedi sene kalmış, kâmil bir derviş
olmuştur. Fakat padişaha rapor götürmek için söz vermiştir. Yedi sene sonra
dergâhtan çıkıp kendisine görev veren padişahın huzuruna çıkmıştır. “Sultanım, bu kulunuzu yedi sene evvel bir
kese altınla şu dergâha görevli gönderdiniz. Orada ne oluyor, ne geliyor? Bana
rapor getirin, demiştiniz. Bu kulunuz, raporunu getirdi ve görevini yaptı,” demiş.
Hünkâr: “Söyle bakalım” deyince
“Hünkârım, onu sonra alırsınız. Rapor
dilimin altında yazılıdır. Fakat size daha önce daha başka bir şey söylemek istiyorum”
demiş. “Nedir o?” “Böyle süslü püslü, bin bir türlü tecessüsün,
hasetlerin bulunduğu dünya çarkının içindeki üç beş günlük dünya sultanlığı
size gurur vermesin. Eğer gerçekten padişah olmak istiyorsanız siz oraya gidin,
derviş olun. Oradakiler sultan. Onların sultanlıklarının dokunulmazlığı var.
Öyle üç beş günlük babadan intikal eden bir hükümdarlık bir padişahlık değil.
Oradakilerin hepsi sultan. Lütfen oraya gidin ve derviş olun,” demiş.
Padişah; “Cellât!” diye cellâdı
çağırır. Derviş olan görevli; “Tamam,
ben gönüllü geldim. Cellâda başımı teslim edeceğim.
Ne olur hünkârım, gelin bu üç
günlük yaldızlı elbiselerin altından, binlerce etrafınızda sizden bir şeyler
bekleyen müraî insanların içinde kendinizi sultan zannetmeyin. Oraya
gidin.Sultanlık orada,” demiş.
Cellât, bu arada mübarek başını gövdesinden ayırır.
Ağzını açarlar ve dilinin altından bir kâğıt çıkar. Kâğıdın üzerinde şu
yazılıdır:
“Seri (Baş) verdi, sırrı vermedi Server Baba”
Sırra sahip olmak ile başın emniyeti kalkmıştır.
Bilmek ve bilmemek sır sahibini emniyetten uzaklaşmasına sebep olmuştur.
Bazılarının talebi sır sahibi olmaktır. Ancak saklasa içine dert, söylese
başına dert olmaktadır. Sırrı olan kamışa, söyletmek için kaç tane delik
açıldı.
Hüsnüne mağrur olup cevr eyleme âşıklara
Payidâr olmaz güzellik nâgehân elden gider
Güzelliğine mağrur olup eziyet etme âşıklara
Payidâr olmaz güzellik ansızın elden gider
İnsanın suretteki
güzelliği gelip geçicidir. Buna güvenip sirette güzel olanları aşağılar ve
onlara eziyet ederse bir gün gelir hak onun güzelliğini bir kaza ile
kendisinden alır. Önemli olan siret güzelliğidir o daim kalıcıdır.
“Güzelliğine güvenme bir
sivilce yeter”
İlâhî tevbeler olsun bir dahi mey içmeyem
Mey içüp mahbûb olunca ihtiyar elden gider
İlâhî tevbeler olsun bir dahi şarap içmeyim
Şarap içip sevilen olunca seçicilik elden gider
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Günahtan tevbe eden kişi günahı olmayan kişi
gibidir”
Kul kusurludur hata ve
günah içerisinde bulunabilir. Ancak bu hatasını anlayıp ondan dönmesi büyük bir
erdemdir. Çünkü bizler her yerde hazır ve nazır olan haktan gafil olup o kötü
fiili işliyoruz. Oysa kul her yerde hakkı görse bir hata işleyebilir mi ? Ne mümkün bu yüzden hata yaparken bir kez
daha düşünmeli ve büyük günahlara duçar olmamalıyız.
Hazreti Ali Kerremallâhü veche buyurmuş ki:
“Yeryüzünde iki büyük yardım eden var idi, biri gitti
ve biri kaldı. Evvelki gitti; bu Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem dir.
Yeryüzünde kalan ve bize yardım edebilecek tek şey ise istiğfardır.”
Dâ’imâ aşk ehliyile aşinalık eyle kim
Yâd ile biliş olunca âşinâ elden gider
Dâimâ aşk ehli ile yakınlık eyle ki
Zikir ile biliş olunca bildiğin elden gider
Daim tevhid ehli ile sohbet et ki sende olan gaflet
senden uzaklaşsın. Çünkü tevhid sohbetidir ki kişiyi kemalata çeker. Daim zikir
uyanıklığında olanlar hakkın tecellilerini izlerler ve daha önceki zahiri
bilişlerinin yerini hakkın bilişi alır ve daim zikir zevki ile kemalde olurlar.
Yûsufı gör kim Mısır’a pâdişahdı bir zaman
Gör neler geldi seyr et bu zaman elden gider
Yûsuf aleyhisselâmı gör ki Mısır’a pâdişahdı bir
zaman
Gör neler geldi seyret bu zaman elden gider
Hz.Yusuf hakka olan bağlılığı ve sabrı ile zindandan
çıkıp saraya Sultan olmuştur. Eğer kişi haktan gelen tecellilere sabır eder ve
her tecelliyi bir hayır bilirse kurtuluşa erer. Yoksa her daim huzursuzluk
içerisinde olur.
Ey Niyâzî dünya içün zerrece gam çekme kim
Cidd‐i cehd etmek lâzım çünki canan elden gider
Ey Niyâzî dünya için zerrece gam çekme ki
Ciddi gayret etmek gerek çünkü canan elden gider
Dünya malı ve dünya saltanatı geçicidir ve orada
kalacaktır salikin dünya malı için bir gayesi olmamalı ve onun için de
sıkılmamalıdır. Esas olan hakkı zatına teveccüh etmektir. Esas beka budur ki kulda
baki olanla beraber olsun. Bunun içinde gayret sarf etmesi gerektir. Aksi
takdirde dünya hayatı çok kısadır. Canan elden gidebilir.
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esmiş gibi
Hele bana şöyle geldi
Şol Göz açıp yummuş gibi
İş bu söze hak tanıktır
Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola gide
Kafesten kuş uçmuş gibi
Yunus Eme
Yüce Allah (CC) tövbelerimizi kabul etsin. Amin....
YanıtlaSilMısri Hz.ne rahmet, açıklayana saadet, okuyanlara servet olsun inşaallah.
Tebrike şayan bir site hazırlanmış. Binbir kerre maaşallah. Teşekkürler ediyorum.
YanıtlaSilTebrike şayan bir site hazırlanmış. Binbir kerre maaşallah. Teşekkürler ediyorum.
YanıtlaSilEyvallah..
YanıtlaSil