Ey garib bülbül diyârın kândedir,
Bir haber ver gülizârın kândedir,
Ey garib bülbül diyârın nerdedir?,
Bir haber ver gül bahçesi nerdedir?
Garip bülbülden maksat Niyazi Mısrı Hazretleridir.
Bülbül kelimesi için tasavvufta bazı mutasavvıflar bil ve bul diyerek zevk etmişlerdir. Mevla ancak bilinerek bulunur. Bunun içinde bülbül daim yar adını zikir ederek sevdiğine kavuşma arzusundadır. Niyazi Mısri hazretleri kendisini garip bir bülbüle benzeterek soruyor. Ey garip bülbül diyarın nerededir? Sen buraya nereden geldin. Bir haber ver yârin bahçesi nerededir?
Ey garib bülbül diyârın kândedir,
Bir haber ver gülizârın kândedir,
Sen bu ilde kimseye yâr olmadın,
Var senin elbette yârin kândedir.
Arttı günden güne feryâdın senin,
Âh‐u efgân oldu mu’tâdın senin,
Aşk içinde kimdir üstâdın senin,
Bu senin sabr‐u karârın
kândedir.
Bir enisin yok aceb hasrettesin,
Rahatı terk eyledin mihnettesin,
Gece gündüz bilmeyüp hayrettesin,
Yâ senin leyl‐ü nehârın
kândedir.
Ne göründü güle karşı gözüne,
Ne büründü baktığınca özüne,
Kimse mahrem olmadı hiç râzına,
Bilmediler şeh‐süvârın kândedir.
Gökte uçarken seni indirdiler,
Çâr‐ı unsur bendlerine urdular,
Nûr iken adın Niyâzî dediler,
Şol ezelki itibârın kândedir.
Ey garib bülbül diyârın kândedir,
Bir haber ver gülizârın kândedir,
Ey garib bülbül diyârın nerdedir?,
Bir haber ver gül bahçesi nerdedir?
Garip bülbülden maksat Niyazi Mısrı Hazretleridir.
Bülbül kelimesi için tasavvufta bazı mutasavvıflar
bil ve bul diyerek zevk etmişlerdir. Mevla ancak bilinerek bulunur. Bunun
içinde bülbül daim yar adını zikir ederek sevdiğine kavuşma arzusundadır.
Niyazi Mısri hazretleri kendisini garip bir bülbüle benzeterek soruyor. Ey
garip bülbül diyarın nerededir? Sen buraya nereden geldin. Bir haber ver yârin
bahçesi nerededir?
Sen bu ilde kimseye yâr olmadın,
Var senin elbette yârin kândedir.
Sen bu ilde kimseye yâr olmadın,
Var senin elbette yârin nerdedir?
Sen bu ilde dünya hayatında gerçek manada kimse ile
yoldaşlık etmedin. Seninde bir yarın vardır. Acep bu yar nerededir.
Hakikat şehrinde bir güzel gördüm
Bir göreni göremedim ne çare
Sevdayı aşkından yanıp kül oldum
Bir bilen yok soramadım ne çare
Bir göreni göremedim ne çare
Sevdayı aşkından yanıp kül oldum
Bir bilen yok soramadım ne çare
Bir zaman bekledim Leyla dağını
Bir zaman bekledim gül budağını
Bir zaman bekledim yar otağını
Vasılı yar olamadım ne çare
Bir gülün ki harı vardır yar demem
Kansız didelere ahu zar demem
Yüzünü görmeden yârim var demem
Ben bu yâri bulamadım ne çare
Kansız didelere ahu zar demem
Yüzünü görmeden yârim var demem
Ben bu yâri bulamadım ne çare
Niceleri yar der gönlü binada
Niceleri yar der gönlü zinada
Nicesinin gönlü bey'ü şirada
Bu yar kimdir bilemedim ne çare
Niceleri yar der gönlü zinada
Nicesinin gönlü bey'ü şirada
Bu yar kimdir bilemedim ne çare
Duydum ki yârimin yeri Kaf imiş
Dillerde söylenen kuru laf imiş
Aslını sorarsan nun u Kaf imiş
Pâyine yüz süremedim ne çare
Dillerde söylenen kuru laf imiş
Aslını sorarsan nun u Kaf imiş
Pâyine yüz süremedim ne çare
Arttı günden güne feryâdın senin,
Âh‐u efgân oldu mu’tâdın senin,
Arttı günden güne feryâdın senin,
Âdetin âh ve efgân oldu senin,
Hakka âşık olan hakikat erinin işi daim sevgilisinin
ismini anarak feryat etmektir. Çünkü ona kavuşma isteği kulda dayanılmaz acılar
ve feryatlara dönüşür. Günden güne alevi artan büyük bir yangın gibi olur.
Aşk içinde kimdir üstâdın senin,
Bu senin sabr‐u karârın
kândedir.
Aşk içinde kimdir üstâdın senin,
Bu senin sabır ve karârın nerdedir?
Bu aşk içinde üstat kâmil insandır. Ancak onun
marifeti ile aşk tanınır ve aşka sıkı sıkıya bağlanılır. İnsanı Kamil’in özü
Hz.Muhammed (s.a.s) tir. Çünkü o bizlere Hakkı yansıtan sırlı bir aynadır. Onu
görme isteğindeki sabır ve kararın nerdedir?
Bir enisin yok aceb hasrettesin,
Rahatı terk eyledin mihnettesin,
Bir dostun mu yok aceb hasrettesin,
Rahatı terk eyledin mihnettesin,
Bu âlemde bir dostun mu yok hep hasrettesin. Hakkı
seven âşıklar mana ciheti ile hep onunla beraberdir. Fakat kesret âleminde
kendisi gibi dertli kul arar. Eğer bulamaz ise o sürekli dostun hasreti ile
yanar.
La rahate fid dünya (Hadisi Şerif)
Dünya rahat yeri değildir.
Dünyayı sevenler onun rahatlığına aldanıp, esas
araması ve bulması gerekli olan şeyi yani hakkın zati varlığını aramazlar. Bu
yüzden bu kesret onları oyalar ve bu rahat içerisinde dünyadan göçerler.
Bu yüzdendir ki Hak âşıkları dünyanın bu rahatı
yerine mihneti seçmiş ve gerçek rahata kavuşmuşlardır.
Gece gündüz bilmeyüp hayrettesin,
Yâ senin leyl‐ü nehârın
kândedir.
Gece gündüz bilmeyip hayrettesin,
Yâ senin gece ve gündüzün nerdedir?.
Gece Vahdeti simgeler gündüz ise kesreti temsil eder.
Bir kul hakkın izni ile hicap perdesini yırtar ise olayların gerçek yüzünü
izler. Kul tamamen hak ile bir hak olunca hayret makamına yükselir ki orada ne
bir söz ne de bir ses vardır. Yalnızca hikmeti ilahi vardır. Kul bunu izler ve
hayrete düşer. Çünkü kafa gözü olayları farklı yorumlar ancak gönül gözü yanılmaz.
Bu yüzden Allah (c.c) ‘ın dostları hiçbir şeye üzülmez ve mahzunda olmazlar.
İşte bu mısralarda o hayret makamını soruyor Niyazi Mısrı Hazretleri nerededir
diye.
Ne göründü güle karşı gözüne,
Ne büründü baktığınca özüne,
Ne göründü güle karşı gözüne,
Ne büründü baktığınca özüne,
Göz şaşmadı ve (onu) aşmadı. Necm 17
O zaman Sidre'yi kaplayan kaplamıştı. Necm 16
Miracın en uç noktasında
efendimiz hakkı hicapsız olarak görmüştür. Ve bütün benliğini hak kaplamıştır.
Burası makamı Mahmud’un olduğu yerdir ki burada akıl mat olmuş artık sadece
gönül gözünün sezgisi vardır. Niyazi Mısri Hazretleri bize bu mısralar ile
oradan haber vermektedir.
Kimse mahrem olmadı hiç râzına,
Bilmediler şeh‐süvârın kândedir.
Kimse aşina olmadı hiç gizli sırrına,
Bilmediler baş binicin nerdedir?.
İnsanın sırrı haktır. Ondan gafil olanlar aynen o
şekilde geri göçeceklerdir. Bir kâmil efendiye varmadan bu hakikati öğrenmek ve
bulmak imkânsızdır. Hepimizin öğretmeni ve eğitmeni hakikatte haktır.
Gökte uçarken seni indirdiler,
Çâr‐ı unsur bendlerine urdular,
Gökte uçarken seni indirdiler,
Dört unsur hükmüne vurdular,
Sen o ama makamında hak ile birlikte iken seni bu
dünyada dört ana unsur hükmüne vurdular.
Eflatun'a göre, insan bilgi yaratamaz. Bir
zamanlar o gerçek bilgiye sahipti. Bilgiyi mahveden maddî bedene yerleşince,
onu kaybetti. Böylece, insanın en büyük görevi, bir zamanlar bildiğini
hatırlamasıdır.
Nûr iken adın Niyâzî dediler,
Şol ezelki itibârın kândedir.
Adın Nûr iken Niyâzî dediler,
Şu ezelki itibârın nerdedir?
Sen ayanı sabitede Hz.Muhammedin nuru ile birdin.
Zira peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur : “Allah beni nurdan yarattı müminleri de
benim nurumdan yarattı.”
İşte sen o makamdan bu dünyaya denilen yere geldin
adın Niyazi diye koydular o birlik makamındaki itibarın nerededir.
Açıklamalar için teşekkür...
YanıtlaSilAbdullah Kaya Amasyalı
Harika bir şiir ve cok doyurucu bir izah. Çok teşekkürler...
YanıtlaSilŞiirin açıklamasını yazan arkadaşa çok teşekkür ediyorum
YanıtlaSilçok güzel bir siye uzun zamandır arıyordum çalışmalarınızın edevamını dilerim
YanıtlaSilEyvallah güzel çalşma olmuş.kaç gündür bu kaside dilimde dolanır durur.
YanıtlaSilAllah razı olsun bu güzel açıklama için. Ben de marifete girdikten sonra bu şiirleri evliyaları daha iyi anlar oldum hamdolsun. Üveys Zikri ile Üveysilik ile hayatım muhteşem şekilde değişti, herkese nasip etsin Rabbim başlamayı ve yasatarak öğretsin inşallah aşkı en güzel şekilde.
YanıtlaSilHarika... Açıklama da harika.
YanıtlaSil