Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.
Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Delil sorardım aslıma aslım bana delilmiş.
Dert zahiren sıkıntı ve zorluk demektir. Her işi bir hikmet üzerine olan hakkın işlerini bizler şer olarak adlandırmak ile kendi gafletimizi ortaya koymaktayız. Sonsuz hayır sahibi olan Allah (c.c) kullarına zulüm edici değildir.Bizler kendi nakıslıklarımızla sıkıntıları dert olarak adlandırıp bir üzüntü ve ümitsizlik içerisine düşeriz.
Halbuki hakkın bütün tecellileri kullarını kemalata çekmek içindir. Bizler kıt olan anlayışımızla bunu anlayamamaktayız.Ancak arif olanlar bir efendiye bende olan kişiler eğer tam olarak teslim olurlarsa her tecellide hakkı seyir edip hiç bir şeyden mahzun olmazlar.
Halbuki hakkın bütün tecellileri kullarını kemalata çekmek içindir. Bizler kıt olan anlayışımızla bunu anlayamamaktayız.Ancak arif olanlar bir efendiye bende olan kişiler eğer tam olarak teslim olurlarsa her tecellide hakkı seyir edip hiç bir şeyden mahzun olmazlar.
Dermân
arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Bürhân
sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.
Sağ u
solum gözler idim dost yüzünü görsem deyü,
Ben
taşrada arar idim ol cân içinde cân imiş.
Öyle
sanırdım ayriyem dost gayrıdır ben gayriyem,
Benden
görüp işiteni bildim ki ol cânân imiş.
Savm u sâlât
u hac ile sanma biter zâhid işin,
İnsân‐ı Kâmil olmaya lâzım olan irfân
imiş
Kande
gelir yolun senin ya kande varır menzilin,
Nerden
gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.
Mürşid
gerektir bildire Hakk’ı sana Hakk’al‐yakîn,
Mürşidi
olmayanların bildikleri gümân imiş.
Her
mürşide dil verme kim yolun sarpa uğratır,
Mürşidi
Kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş
Anla
hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur,
Âlem kamû
bir yüz dürür gören anı hayrân imiş.
İşit
Niyâzî’nin sözün bir nesne örtmez Hakk yüzün,
Hakk’dan
ayân bir nesne yok gözsüzlere pinhân imiş
Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.
Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Delil sorardım aslıma aslım bana delilmiş.
Dert zahiren sıkıntı ve zorluk demektir. Her işi bir
hikmet üzerine olan hakkın işlerini bizler şer olarak adlandırmak ile kendi
gafletimizi ortaya koymaktayız. Sonsuz hayır sahibi olan Allah (c.c) kullarına
zulüm edici değildir.Bizler kendi nakıslıklarımızla sıkıntıları dert olarak
adlandırıp bir üzüntü ve ümitsizlik içerisine düşeriz.
Halbuki hakkın bütün tecellileri kullarını kemalata çekmek içindir. Bizler kıt olan anlayışımızla bunu anlayamamaktayız.Ancak arif olanlar bir efendiye bende olan kişiler eğer tam olarak teslim olurlarsa her tecellide hakkı seyir edip hiç bir şeyden mahzun olmazlar.
Halbuki hakkın bütün tecellileri kullarını kemalata çekmek içindir. Bizler kıt olan anlayışımızla bunu anlayamamaktayız.Ancak arif olanlar bir efendiye bende olan kişiler eğer tam olarak teslim olurlarsa her tecellide hakkı seyir edip hiç bir şeyden mahzun olmazlar.
“Elâ inne Evliya Allahi
Lâ havfün aleyhim velâhüm yahzenun” Yunus 62
“Bilesiniz
ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.”
Bu
ayeti kerimede de görüldüğü gibi onlar her hali ile hakkı tanırlar. Bu yüzden
hiçbir şeyi dert olarak adlandırmazlar.
Batını
olarak dert ise Allah (c.c) derdidir. Onun veçhini görmek için aşık dert çeker.
Ve derman yine kendisindedir. Çünkü insan bu dünya ya gönderilirken sır ile gelmektedir.
O sır hakkın zatıdır.
Kendi
iç dünyasına nazar edip orada hakkı gören kullar dertlerine derman bulmuş
olurlar.
Sağ u solum gözler idim dost yüzünü görsem deyü,
Ben taşrada arar idim ol cân içinde cân imiş.
Sağ ve solumu gözler idim dost yüzünü görmek için,
Ben dışarıda arar idim ol
cân içinde cân imiş.
Kullar
kendi akılları ile kafa gözleri ile hakkı göreceklerini zannederler. Bu sebeple
sağa ve sola, yukarı bakmaktadırlar. Ancak bu boşa bir çabadan başka bir şey
değildir. Hak insanın içerisinde kalp aynasından yansıması ile görünür. Ve
şunuda unutmamak lazımdır ki Hakkı ancak Hak görür.
Öyle sanırdım ayriyem dost gayrıdır
ben gayriyem,
Benden görüp işiteni bildim ki ol
cânân imiş.
Öyle sanırdım ayriyem dost başkadır ben başkayım,
Benden görüp işiteni
bildim ki ol cânân imiş.
Tevhit ehli olmayan kullar daima ikiliktedir. Yani
kendisi var, annesi, babası var birde Allah (c.c) var diye zanda bulunur. Hal
bu ki hepsinin özü tek olan Allah (c.c) tır. Bunu ancak tevhit zevki ile
müşahede eden kullar bilir. Çünkü onlar bu alemde ne yöne baksalar her yerde
O’nu görürler. İkilik gafletin göstergesidir. Bunu da ancak bir hakikat
efendisine bende olarak aşabiliriz. Kul kendi fiillerinde, sıfatlarında ve
mevcudatında fena bulursa bunların hepsinin sahibinin hak olduğunu görür.
Görmekle de kalmayıp göreninde o olduğunu yine onun şuhudu ile bilir.
Savm u sâlât u hac ile sanma biter
zâhid işin,
İnsân‐ı Kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş
Oruç, namaz ve hac ile sanma biter zâhid işin,
İnsân‐ı Kâmil
olmaya lâzım olan irfân imiş
Oruç, namaz ve hac gibi ibadetlerin küçümsenmesi
yoktur bu dizelerde. Bazı kişiler hemen bu amellerin boş olduğunu zannedip bu
ibadetleri terk eder. Ancak burada hakka vasıl olmak için bu ibadetlerin
yeterli olmayacağını, bununla beraber tevhit irfaniyetinin olmasınında lüzumu
vurgulanmaktadır. Çünkü tevhit irfaniyeti ile kul ikilikten kurtulmadığı sürece
yaptığı ibadetler tam manası ile kemal bulmaz. Çünkü kamil bir insan olmak için
önce şirkten geçip tekliğe ulaşmak gerektir.
Kande gelir yolun senin ya kande
varır menzilin,
Nerden gelip gittiğini anlamayan
hayvân imiş.
Nereden gelir yolun senin ya nereye varır menzilin,
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.
Kul bu dünaya nereden ve neden geldiğini bilmez ise
kendisine yüklenen ilahi sırrın farkında olmadan geldiği yere geri döner.
Bizler sadece hislerden müteşekkil varlıklar değiliz. Yani sadece yemek içmek
ve üremek için bu dünya ya gönderilmedik. Çünkü bu özelliklerin hepsi
hayvanlarda da vardır. Bizi onlardan ayıran yegane şey ilahi sırdır.
O da herkeste buluanan hakkın zatıdır. Bu ilahi
bilinci bulmadan ve bilmeden geri gidenler hayvan hükmündedir.
Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana
Hakk’al‐yakîn,
Mürşidi olmayanların bildikleri
gümân imiş.
Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakk’al‐yakîn,
Mürşidi olmayanların bildikleri şüpheli imiş.
Kişinin Hakkı bütün tecellileri ile tanıması için bir
hakikat efendisine bende olması şarttır. Çünkü bir efendiye varılmaz ise kul
nakıs olarak geri döner. Hakikat efendisine varmayan kişiler daim olarak gizli
şirkte ve suret ibadetindedir. Çünkü ibadetin özüne vakıf değildirler. Ortada
bir benlik olduğu sürece de bu böyle devam edecektir. Kişi ancak bir hakikat
efendisinin eğitimi ile kendisinin de hakikatinin haktan başka bir şey
olmadığını anlar.
Her mürşide dil verme kim yolun sarpa uğratır,
Mürşidi Kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş
Her mürşide gönül verme kim yolun sarpa uğratır,
Mürşidi Kâmil olanın gâyet yolu kolay imiş
Her ben efendiyim diyen kişiye gönül verme dolanıp
durur ve zaman kaybedersin. Çünkü tarikatta olan ve kendilerini hakikat ehli
olarak tanıtan kişiler etrafına öğrenci toplar.
Daha sonra
nefis mertebelerinde öğrencilerini senelerce oyalar ve öğrenciye günlük
tespihatlar vererek onları oyalar ve kendisine isabet eden iyilikleri
efendisinden bilmesini ister ve bir kötülük dokunduğunda ise onu derslerini
eksik yaptığında öğrenciye yükler. Böylece kendisi de öğrencileri ile birlikte
nakıs olarak hakka geri dönerler. Hak efendisi bir öğrenciye üç şeyi sevdirir.
Öncelikle Allah (c.c)’ı sevdirir. Sonra Resul’ü sevdirir ve sonra bütün
tecellileri ile bu hayatı sevdirir. Kendilerini rabıta ettirmezler. Ve
öğrencilerini efendiye hediye alma yarışına sokmaz. Hiçbir öğrencisini diğerine
tercih ettiğini açıklamaz. İşte böyle bir efendiye bende olanlar hakkı
bulurlar. Yolları gayet düz olur ve maksatlarına çabuk ulaşırlar.
Anla hemen bir söz durur yokuş
değildir düz durur,
Âlem kamû bir yüz dürür gören anı
hayrân imiş.
Anla hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur,
Âlem hepsi bir yüz dürür gören anı hayrân imiş.
Anla ki
efendinin sözleri birlikten başka bir şey değildir. O daim olarak hakkı
anlatır. Ve bu alemde görünenin haktan başka bir şey olmadığını telkin eder.
Kim O’nu bütün yüzlerden izler ise bu hakikate hayran olur.
İşit Niyâzî’nin sözün bir nesne
örtmez Hakk yüzün,
Hakk’dan ayân bir nesne yok
gözsüzlere pinhân imiş
İşit Niyâzî’nin sözün bir nesne örtmez Hakk yüzün,
Hakk’dan ayân bir nesne yok gözsüzlere gizli imiş
Hakikat efendisinin sözünü işit ki hak bütün cihanda
ayandır.
Ondan başka
bir nesne yoktur. Bunu ancak tevhit irfaniyeti ile görebilirsin. Çünkü avam
Allah (c.c) görülmez der. Fakat hakikat ehline her an ayandır.
Çok makbule geçti. Eyvallah.
YanıtlaSilBu eseri hem yayını acıklamasından sizlere teşekkür ederim
YanıtlaSilTeşekkürler, şahsî arşivime katıyorum bu yazıyı. Allah razı olsun.
YanıtlaSilÇok güzel
YanıtlaSilBayram Ali Hoca bi anlatıyor bu dizeleri, ağlarsın.Hakkıyla anlamayı Mevlam ümmeti Muhammede içinde de bizlere nasip etsin.
YanıtlaSilYanlız bir yeri anlamadm
SilBeytin şehrinde mursid kendine rabita ettirmez.tasavvuf da murside rabita var bunu anlamadm çünkü bayram hoca da rabita yapan biri idi.
SilMurside rabita vardir.ama kamil bir mursid gerektir diyor her murside rabita yapilmaz kimisi yolun sarpa ugratir diyor
SilMurside rabita vardir.ama kamil bir mursid gerektir diyor her murside rabita yapilmaz kimisi yolun sarpa ugratir diyor
SilRabıta her her tasavvuf ekolü için gerekli olmayabilir ama nakşibendilikte rabıtasız seyrü sûluk olmaz, olamaz! Başka yollarda bu nümkün olabilir...
Silçok teşekkürler
YanıtlaSilALLAHIM ALLAHIM HAKKI GÖREN GÖZLER NASİP EYLE AMİN
YanıtlaSilGörüyorsun da farkında değilsin ey Hakk
SilKıymetli Can;
YanıtlaSilSelam, tebrik, teşekkür ve içten dularla...
Tüm okuyan Kardeşlerimi duaya katıyorum.
Abdullah Kaya Amasyalı(Google bknz)
Şair, Mutasavvıf
🌹
YanıtlaSilgel eyy kardaş HAKK ı bulayım dersen bir KAMİL MÜRŞİT e varmayıca olmazz..............
Silgel eyy kardaş HAKK ı bulayım dersen bir KAMİL MÜRŞİT e varmayıca olmazz..............
SilÇok güzel bir çalışma olmuş. Gönlünüze afiyet.
YanıtlaSilAllah razı olsun.
Niyazi Mısri Hazretlerinin (Derman arardım derdime) ne zaman okusam kalbim bi hoş olur derinlere dalarım, Ruhuma huzur gelir. Açıklamasını yapan abimizde çok güzel açıklamış, anladığı kadarıyla. Niyazi mısri hazretlerinin yazdıklarını anlamak herkesin maneviyattaki derecesine göre değişir. maneviyattan nasibi olmayanlar sadece anladıklarını sanırlar Bu allahu tealanın öyle bir ihsanıdırki dilediği kuluna nasip eder.Bizlerin gözleri manevi aleme kör. gönül gözümüzle göremedikten sonra, bu yazılanların gerçek manalarını anlamamız imkansız.Büyükler kitaplarında böyle yazmış.
YanıtlaSil1- (Hal bu ki hepsinin özü tek olan Allah (c.c) tır) diye bir cümle var. Çok yanlış bir Mâna verilmiş. Halbuki yaratılmışların özü ademdir yani yokluk.
YanıtlaSil2- yukarda arkadaşında dediği gibi rabıta olayı..
3- (Ondan başka bir nesne yoktur. Bunu ancak tevhit irfaniyeti ile görebilirsin. Çünkü avam Allah (c.c) görülmez der. Fakat hakikat ehline her an ayandır) Allah nesne olamaz. delilim ; ve lem yekullehu kufuven ehad. Ayetidir. Yani Onun dengi ve benzeri hiçbirşey yoktur. Sonra, evet Allah dünyada görülmez velev ki avam olmayan biri olsun. Ancak Onun yarattıkları dersin ama O asla değil. Delilim ise ikinci yılın Müceddidi İmamı Rabbani kuddise sirruhudur. O mektubatı şerif eserinde şöyle buyuruyor :
O Yüce Zat, bütün isimlerin, sıfatların, ötesindedir.
Şuunların ve itibarların dahi ötesindedir.
Butunun ve zuhuratın dahi ötesindedir.
Büruzun ve kûmunun dahi ötesindedir.
Tecelliyatın ve zuhuratın dahi ötesindedir.
Müşahedelerin ve mükâşefelerin dahi ötesindedir.
Her mahsusun ve makulün dahi ötesindedir.
Vehme gelenin ve hayâl edilenin dahi ötesindedir.
Ve., o Sübhan zat: ötelerin ötesinde., ötelerin ötesinde., sonra yine ötelerin de ötesindedir..
Arkadaşlar Niyazi Mısri hazretleri Allah dostudur. Ama buralara yani bu satırlara Mâna veren kimdir? Bu kadarda yanlış Mâna verirsen hem kendin hemde bu şekilde inananlar dinden çıkar kâfir olur...
1- (Habîbim!) De ki: “O (bana vasıflarını sorduğunuz Rabbim), Allâh’tır; (O, hiçbir yönden ikincisi olma ihtimali bulunmayan ve hiçbir vasfında hiçbir varlıkla ortaklığı olmayan bir) Ehad'dir. (Dolayısıyla çokluk, parçalara ihtiyaç, maddî olan-olmayan tüm cevherlerden ve unsurlardan birleşme gibi ikilik belirtisi olan şeyler O’nun Zât-ı İlâhîsi hakkında asla söz konusu olamaz. Bu itibarla O’nun, ne Zât’ı, ne sıfatları, ne de fiilleri hususunda başkalarıyla herhangi bir ortak noktası bulunduğu düşünülemez.)
Sil2- Ancak Allâh (, her şey Kendisine muhtaç olan, Kendisi ise hiç bir şeye ihtiyaç duymayan bir) Samed’dir! (Bu yüzden yemekten, içmekten ve sonradan yaratılma belirtisi olan noksanlık getirecek her türlü ihtiyaçtan son derece uzaktır. Dolayısıyla O, kimsesiz durur ama kimse O’nsuz duramaz!)
3- O doğurmamıştır (, zira hemcinsi yoktur ki, onunla birleşme neticesi bir doğum söz konusu olabilsin, zaten yardımcıya da, yerine kalacak birine de ihtiyacı yoktur) ve doğrulmamıştır (, nitekim her doğan sonradandır ve cisimdir. O ise varlığının başlangıcı olmayan bir Kadîm’dir dolayısıyla varlığı öncesinde hiçbir yokluğun geçmiş olması söz konusu değildir)!
4- Hiçbir kimse O’na (hiçbir yönden benzer, eş, eşit ve) denk de olmamıştır!
Adem yokluk degil varlik demektir.benligini yok edersen buyuk varlik dogar.goren gozu duyan kulagi hadisi kudsisine mazhar olur hakikate gecmis olur.tarikatsiz olmaz tarikat seni senden alir sana seni sensiz verir.Allah gorunur mirati Mustafadan.ruyetullah denir.mirati mustafa peygamber efendemizin fiiliyle fiillenmis velisi mursidi kamilin yasantisini fiilini kendinde yasanti olmasiyla olur.rabitadir bu aslinda.evliyanin rengine boyanmaktir.
SilAdem e tum mahlukatin secde etmesi emredildi.yokluga secde olmasa gerek.hz adem peygamber degildi.oyle olsa yeri gogu senin hurmetine halk ettim.dedigi en sevdigi en buyuk insan peygamber efendimiz olurdu.bakarada secde emredilen Adem Allahin demidir.zahir ilimle gorulmez seytan goremedi alimdi.gonul ile kalbin sag raftaki hakikati ile...
Silya hu gardaşlarım! ben Niyazi Mısri hazretlerini tenkit etmiyorum. yazmış olduğu şu beyitlere birşey demiyorum, kendisini Allah dostu kabul ediyorum,..
Silancak bu beyitlere mana veren kişiyi eleştiriyorum...
dikkat çekmek istediğim beyitlerin MANALARINA bakın! beyitte sorun yok ama manası tam bir zındıklıktır. böyle mana vermek o büyük Allah dostuna iftiradır...
Allah'ın zatı ile Allah aynı şey değildir.Zati bilinmez.Allah ise hakikat ehline ayandir
Sil1- (Habîbim!) De ki: “O (bana vasıflarını sorduğunuz Rabbim), Allâh’tır; (O, hiçbir yönden ikincisi olma ihtimali bulunmayan ve hiçbir vasfında hiçbir varlıkla ortaklığı olmayan bir) Ehad'dir. (Dolayısıyla çokluk, parçalara ihtiyaç, maddî olan-olmayan tüm cevherlerden ve unsurlardan birleşme gibi ikilik belirtisi olan şeyler O’nun Zât-ı İlâhîsi hakkında asla söz konusu olamaz. Bu itibarla O’nun, ne Zât’ı, ne sıfatları, ne de fiilleri hususunda başkalarıyla herhangi bir ortak noktası bulunduğu düşünülemez.)
YanıtlaSil2- Ancak Allâh (, her şey Kendisine muhtaç olan, Kendisi ise hiç bir şeye ihtiyaç duymayan bir) Samed’dir! (Bu yüzden yemekten, içmekten ve sonradan yaratılma belirtisi olan noksanlık getirecek her türlü ihtiyaçtan son derece uzaktır. Dolayısıyla O, kimsesiz durur ama kimse O’nsuz duramaz!)
3- O doğurmamıştır (, zira hemcinsi yoktur ki, onunla birleşme neticesi bir doğum söz konusu olabilsin, zaten yardımcıya da, yerine kalacak birine de ihtiyacı yoktur) ve doğrulmamıştır (, nitekim her doğan sonradandır ve cisimdir. O ise varlığının başlangıcı olmayan bir Kadîm’dir dolayısıyla varlığı öncesinde hiçbir yokluğun geçmiş olması söz konusu değildir)!
4- Hiçbir kimse O’na (hiçbir yönden benzer, eş, eşit ve) denk de olmamıştır!
Görülen, işitilen ve bilinen şeylerin hepsi gayrıdır (Allah’tan başkadır)!!! Behâeddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretleri (Kuddise Sirruhu)
YanıtlaSilKıyas ve ictihat , şeriatın dört temelinden biridir. Buna uymakla emr olunduk, evliyanın keşif ve ilhamına değil. Tasvvufçuların bir çoğu keşif ve ilhamla anlaşılan bilgileri inandırmak için insanları zorluyorlar. Keşke inkâr etmemelerini tavsiye etselerdi. Bu bilgilere inanmak zaruri değil , fakat inkar etmektende sakınmalıdır. Ne kadar şaşılır ki, kendilerinin tasavvufçu olduğunu söyleyen bazı kimseler, ” Allah’ı bu dünyada görüyoruz .” demektedirler. Gördükleri bazı nurları, hiç bir şeye benzemeyen Allahu Teala’ya benzetiyorlar. “Tasavvuf yolunun sonu, bu nuru görmekle biter diyorlar.” Allahu Teala bu zalimlerin dedikleri şeyden münezzehtir... İkinci bin yılın Müceddidi İmamı Rabbani Ahmed el Faruki KaddesAllahü sirrihu
YanıtlaSilGörünen şeyler Allah(c.c) dır demez tevhid ehli,tasavvuf ehli.Hakk tır der.La mevcude illa hu.
YanıtlaSilMısri hzleri Ene-l Hakk gözüyle görüyor,eleştiriler anlamsızdır, insan mümkin'ül vucuttur, Allah ise Vacib'ül Vucud. Bu manayla görülürse anlam çözülecektir.
YanıtlaSilMuhiddin Arabi,Niyazi Mısri,Hallac-ı Mansur gibi arifinlerin anlattığı Vahdet-i Vücut anlayışı ile İmam-ı Rabbani gibi ariflerin anlattığı Vahdet-i Şuhut anlayışını tartışabilmek için o irfana sahip olmak gerekir.Bize düşen "Ehli halin sözünü ne taklit et ne inkar, Resulün sünnetine uymaktır en büyük kar (Ahmet Ulukaya)"
YanıtlaSilİslambol FSM arkadaşımızın delilleri elbet başımızın tacıdır. Ancak Vahdet- Vucut fikrini savunanlarında Kur'an-ı Kerim'den delilleri vardır. "Attığın zaman sen atmadın Allah attı (Enfal Suresi 17), Evvel, ahir, zahir, Batın O'dur
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silya hu gardaşlarım! ben Niyazi Mısri hazretlerini tenkit etmiyorum. yazmış olduğu şu beyitlere birşey demiyorum, kendisini Allah dostu kabul ediyorum,..
YanıtlaSilancak bu beyitlere mana veren kişiyi eleştiriyorum...
dikkat çekmek istediğim beyitlerin MANALARINA bakın! beyitte sorun yok ama manası tam bir zındıklıktır. böyle mana vermek o büyük Allah dostuna iftiradır...
Kardeşim Tarikat ehli marifet ehlini anlamaz.Anlamak için çevizin kabuğunu kırmak gerek.
SilDoğru.seriat ve tarikat ehli hakikat ehlini idrak bile edemez.
Silhttps://youtu.be/IF_d6xbPx9I
YanıtlaSilbu sohbet cok guzel
ama imanın hakikatına ulaşmadan olmaz
nefisten tam kurtulmadan da olmaz
gönül ve ruhun sırrını elde etmeden olmaz
bizce
imamı rabbani hz.lerinin
YanıtlaSil190. mektubu okunmalı
https://youtu.be/IF_d6xbPx9I
burdanda dinleye bilirsiniz
ibadet ve mücahede yolundan gidilzmezse
sırlar açılmaz deniyor
marifetnamede (ibrahim hakkı hz.)
Tarikat devri bitti Zaman artık Marifetıllah vakti. Yalnız sana ibadet eder yanlız senden yardım dileriz. Fatiha'nın 4. Ayetini sancak Tehviti bayrak yaparak. Pir Veysel KARANE gibi Allah'a Aşkla yolculuk yapacağız. Resulullahın dönemindeki gibi Akılla aşkla Allahı bulacağız.
YanıtlaSilSelam Aleyküm. Çok öğrerici olmuş. Teşekkürler..
YanıtlaSilBu yazılan şiir gibi mısraların sahibi kim öğrenebilirmiyiz efendim.
Niyaz-i Mısri
YanıtlaSilBEDWWR
YanıtlaSil