Ey derde dermân isteyen yetmez mi derd dermân sana,
Ey cân rahatı isteyen, sana cân kurbânı olandır.
Ey dert ehli aşk senin derdindir derman olmaya aşk yetmez mi sana.
Peygamber efendimiz ilahi aşkın zuhuratından arayış ile hira mağarasına inzivaya çekilerek derdi (aşkı) aradı ve sonunda aşk onun derdine derman oldu. Âlemlere sultan oldu.
Ey rahatı isteyen canını hakka kurban et ki rahat erişe sana. Bir kul tevhide girmedikçe nakıstır. Çünkü o sürekli acabalar ile savaşır, gizli şirk eder, gerçek anlamda ibadete ulaşamaz. Onun ibadeti taklidi bir ibadettir. Ne zaman ki tevhide ayak basar ise taklidi ibadetleri tahkiki ibadete dönmeye başlar. Kul bu ilim sayesinde bütün soru işaretlerinden kurtulur ve rahata erer.
Ey derde dermân isteyen yetmez mi derd dermân sana,
Ey râhat‐ı cân isteyen kurbân olandır cân sana.
Yağma edersin varlığın gider gönlünden darlığın,
Mahveyle sen ağyarlığın yâr olisar mihman sana.
Sermâye bu yolda heman teslim olur buna inan,
Sıdk ile Allâh’a dayan etmezmi gör ihsân sana.
Tevhide tapşur özünü kimseye açma râzını,
Şeyh izine tut yüzünü Şeyhin yeter bürhân sana.
Eyün kişi yol alamaz maksûdunu hergiz bulamaz,
Bekle maârif kapusun yüz göstere irfân sana.
Dünyâ ile ukbâyı ko ûlâ ile uhrâyı ko,
Var ol kuru sevdâyı ko matlab yeter Sübhân sana.
Candan talep kıl yârini ver canı bul didârını
Yok eyle kendi vârını kim var ola cânan sana.
Çürüklerin hep sağ olur zehrin kamû bal yağ olur,
Dağlar yemişli bağ olur cümle cihân bostân sana
Güçtür katı Hakk’ın yolu dergâhı hem gâyet ulu,
Sıdk ile olmazsan kulu etmez yolu asân sana.
Kulluğa bel bağlar isen şâm‐u seher ağlar
isen,
Sular gibi çağlar isen tiz bulunur ummân sana.
Bülbül oluben öte gör gül gibi açıl tütegör,
Aşk oduna can atagör gülzâr olur nirân sana.
Yüzün Niyâzi eyle hâk derd ile kıl bağrını çâk,
Kalbin sarâyın eyle pâk şâyet gele Sultân sana.
Ey derde dermân isteyen yetmez mi derd dermân sana,
Ey râhat‐ı cân isteyen kurbân olandır cân sana.
Ey derde dermân isteyen yetmez mi derd dermân sana,
Ey cân rahatı isteyen, sana
cân kurbânı olandır.
Ey dert ehli aşk senin
derdindir derman olmaya aşk yetmez mi sana.
Peygamber efendimiz ilahi
aşkın zuhuratından arayış ile hira mağarasına inzivaya çekilerek derdi (aşkı)
aradı ve sonunda aşk onun derdine derman oldu. Âlemlere sultan oldu.
Ey rahatı isteyen canını
hakka kurban et ki rahat erişe sana. Bir kul tevhide girmedikçe nakıstır. Çünkü
o sürekli acabalar ile savaşır, gizli şirk eder, gerçek anlamda ibadete
ulaşamaz. Onun ibadeti taklidi bir ibadettir. Ne zaman ki tevhide ayak basar
ise taklidi ibadetleri tahkiki ibadete dönmeye başlar. Kul bu ilim sayesinde
bütün soru işaretlerinden kurtulur ve rahata erer.
Yağma edersin varlığın gider gönlünden darlığın,
Mahveyle sen ağyarlığın yâr olisar mihman sana.
Varlığını yağma edersen
gönlünden gider darlığın,
Sen ağyarlığın mahv eylersen
yâr sana misafir olur.
Kul daima varlık ve benlik
davasındadır. Hâlbuki tevhidin özü birlemektir. Birden çok olanı değil, sadece
bir olanı birlemektir.
Bu yüzden kul hem ben varım
hem de O var derse şirk etmiş olur. Çünkü bu âleme gelende giden de nazar eden
de Pazar eden de haktır. Kul kendisine atfettiği bu benliği efali, sıfatları,
mevcudatı vermedikçe gönlündeki darlığı gideremez. Bunu da ancak Hakkı bulmuş
bir Zat-ı Edebbiyun Efendisinden tahsil edebilir. Biat eden kula kendisinde
bulunan fiillerin yaratıcısının Hak olduğu bildirilir. Ve daha sonra kendisine
nispet ettiği sıfatları ve mevcudatı gerçek sahibine rücu ettirir. Böylece
kendi varlığını yağma etmiş olur.
Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost vaslına eriştim günahım yağma olsun
İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun
Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun
Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz u kıştan
Bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost vaslına eriştim günahım yağma olsun
İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun
Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun
Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz u kıştan
Bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun
HZ.YUNUS
EMRE
Sermâye bu yolda heman teslim olur buna inan,
Sıdk ile Allâh’a dayan etmezmi gör ihsân sana.
Sermâye bu yolda hemen teslim olmaktır buna inan,
Sıdk ile Allâh’a dayan etmez
mi gör ihsân sana.
Kul teslim olarak kendi
benliğinden geçer ve hakta kendini o kula buldurur. Teslim eden hemen sermayeyi
peşin olarak alır ve ganimete kavuşur. Yeter ki kul sıdk ile Allah’a dayansın.
Bunun içinde her fiilde faili görmeli, her sıfatta mevsuf gizli olanı görmeli
ve her mevcudatta mevcut olanı görmeli, yetmez göreninde o olduğunu görürse o
zaman kurtuluşa erer, büyük devlet bulmuş olur.
Tevhide tapşur özünü kimseye açma râzını,
Şeyh izine tut yüzünü Şeyhin yeter bürhân sana.
Tevhide uydur özünü kimseye açma sırrını,
Şeyhin izine tut yüzünü
şeyhin yeter delil sana.
Tevhide kendi özünü uydur.
Bütün benliğinle kendi bir olana ada. Bu ilimin düşmanları çoktur. Ehli
olmayanlar ile tevhid mesellerini konuşma. Bulduğun keşifleri daima efendin ile
paylaş onun doğrulaması delil olarak yeter sana.
“Babası şunları söyledi: “Oğulcuğum! Rüyanı
kardeşlerine anlatma, yoksa sana
tuzak kurarlar; zira
şeytan insanın apaçık düşmanıdır”. Yusuf 5
Bu ayeti celile de görüldüğü gibi insan biraz sır
olmalı ve sadece sırlarını emin olduğu kimseye açmalıdır. Zira bir sır iki
kişiden fazlası ile paylaşılırsa artık o sır olmaktan çıkar. Çünkü nefsi
duygularda olanlar kardeşlerinin zevklerinin üstün derecede olmasını
çekemeyebilir. Arkasından türlü oyunlar çevirerek onu efendisinin karşısında
küçük düşürmeyi isteyebilir.
Eyün kişi yol alamaz maksûdunu hergiz bulamaz,
Bekle maârif kapusun yüz göstere irfân sana.
Aceleci kişi yol alamaz maksûdunu asla bulamaz,
Maârif kapısını beklersen
irfân sana yüz gösterir.
Acele eden salik yol alamaz.
Zira bu sırlar yavaş yavaş zevk edilerek elde edilir. Bir kişi makamın halini
üzerine giymeden başka bir makama geçme arzusunda bulunmamalıdır. Çünkü daha
ileri ki makamlarda anlama ve idrak zorlaşır. Bu yüzden acele etmemelidir.
Çünkü insan Allah’ın buyurduğu gibi Aceleden yaratılmıştır. Fakat Kur’ anın birçok
ayeti bize sabırlı olmamızı tavsiye etmektedir. Makamları layığı ile yaşarsak
efendinin himmetine mutlaka mazhar oluruz.
Helvayı karıştıran helvaya ne zaman şeker ekleyeceğini
bilir.
Pîr Veli Dede denilen yaşlı bir müridi, Şemseddin
Sivâsî herhangi bir sefere çıktığında gider evinde beklerdi. Yine bir defasında
Şemseddin Sivâsî sefere çıkmış ve fakat müridi geciktiğinden kapıda kalmıştı.
Kapının kilitli olduğunu görünce de dönmeyerek, beklemeye başlamıştı. Nihayet
içerden; “Kapıda kim var.” diye seslenen şeyhinin sesini duydu.
Bunun üzerine; “Kapılarda bekleyen kulunum.” diye cevap verdi. Ses
tekrar gelerek;
“Kapılarda bekleyene kapı kapanmaz.” dedi. Bunun üzerine kapı açıldı. İçeriye girdiğinde
kimseyi bulamadı. Akabinde araştırdı ki şeyhi daha o seferden dönmemişti.
Dünyâ ile ukbâyı ko ûlâ ile uhrâyı ko,
Var ol kuru sevdâyı ko matlab yeter Sübhân sana.
Dünyâ ile ahreti, evvel ile sonrayı bırak,
Var olan kuru sevdâyı bırak, Sübhân istemek yeter
sana.
İbadetlerde riya ve ticaret olmamalıdır. Şeriat ehli
nefsinin hem bu dünyada rahat etmesini ister, hem de nefsini öbür dünyadaki
ateşten korumak ister. Bunu da ibadetlerini bu doğrultuda yaparak talep eder.
Bir nevi Allah (c.c) ile pazarlık yapar ve ibadetine riya karıştırmış olur.
Hâlbuki hakikat ehli yaptığı ibadetlerden ecir beklemez. O bilir ki yaptığı
zerre kadar iyilik ona gösterilecek ve yaptığı zerre kadar kötülük yine ona
gösterilecektir. Bu Şuhut içerisinde olan hakikat ehli kar ve zarar hesabı
yapmaz.
Onun tek bir dileği vardır o da cemali ilahiyedir. Bu
yüzden kişi hem dünya sevgisini hem ahiret sevgisini ve aşk sandığı kuru
sevdaları, geçici bağlılıkları bırakıp Hakka talep kar olmalıdır.
Candan talep kıl yârini ver canı bul didarını
Yok, eyle kendi varını kim var ola canan sana.
Sevgilini candan iste, cemalini görmek için canı ver
Kendi varlığını yok eyle ki, cânan varlığı ortaya
çıksın.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Kişi sevdiği toplulukla haşredilir” “Kişi sevdiği
ile beraberdir.” Kişi sevdiğini candan
sevmeli ve istemelidir. Güzel ameller güzel hallerin neticesidir.
Kul hakka talep kar olduğu vakit bütün varlığını onun
varlığında eritmelidir. Buna tasavvufta fena fillah olmak denilir. Üç kez La
diyen La olur. Çünkü onun kendine nispet etmiş olduğu varlığı artık ortada
yoktur.
Sen çık aradan kalsın orada seni yaratan.
Kul kendi varlığını yok ederse Hakta kendi varlığı
ile kulda tecelli eder.
Çürüklerin hep sağ olur zehrin kamû bal yağ olur,
Dağlar yemişli bağ olur cümle cihân bostân sana
Çürüklerin hep sağlam olur zehrinin hepsi bal yağ
olur,
Dağlar yemişli bağ, bütün cihân sana bostân olur
Kuldaki bütün kötü özellikler bu ilim ile kemalat
sayesinde iyiliğe döner ve kötülük işlemeyi emir eden nefsi artık o isteklerden
uzak olup iyiliğe yönelmiştir. Bütün nefsin zehir olan şeyleri kin, şirk, riya,
gadap, hırs v.b hepsi bal yağa dönüşür. Bütün cihana bu duygularla bakan kul
için dünya artık yemişli bir bostandır.
Hz. Mevlâna kaddese’llâhü sırrahu’l‐aziz buyurdu ki:
Müminler mahşerde derler ki; “ Ey melekler, cehennem
müşterek bir yol değil miydi?
Mümin de oraya uğrayacaktı, kâfir de. Fakat biz bu
yolda ne duman gördük, ne ateş. İşte burası cennet, emniyet yurdu. Peki o
aşağılık uğrak nerede?” Melekler derler ki: “ Hani geçerken filân yerde
gördüğümüz o yemyeşil bahçe vardı ya. Cehennem, o şiddetli azap yurdu, işte
orasıydı. Fakat size bağlık, bahçelik, yeşillik bir yer oldu. Siz, bu cehennem
huylu, kötü suratlı, ateş meşrepli nefsi. Çalışıp, çabalayıp tertemiz bir hale
getirdiniz; Tanrı için ateşi söndürdünüz: Şulelenip duran şehvet ateşini takva
yeşilliği, hidayet nuru haline soktunuz; Hırs ateşiniz hilim, bilgisizlik
karanlığı ilim oldu;
Hırs ateşini attınız; o ateş diken gibiydi, gül
bahçesine döndü..
Mademki siz kendinizdeki bütün ateşleri bizim için
söndürdünüz, bu suretle de zehir, bal haline geldi. Mademki ateşe mensup olan
nefsi bir bahçe yapıp oraya vefa tohumları ektiniz. Oradaki zikir ve tespih
bülbülleri, yeşillikte, ırmak kıyısında güzel bir tarzda ötüşmeye koyuldular. Tanrı’ya,
çağırana icabet ettiniz, nefis cehennemine su serptiniz. Bizim cehennemimiz de
size yeşillik, gül bahçesi, ağaçlık haline geldi.”
Güçtür katı Hakk’ın yolu dergâhı hem gâyet ulu,
Sıdk ile olmazsan kulu etmez yolu asân sana.
Hakk’ın makamı ve yolu
güçtür. Dergâhı gâyet uludur,
Sadık kulu olmazsan yolu
kolay kılmaz sana.
Tasavvuf ilminde bulunan makamları zevk etmek ve
yaşamak zordur. Ancak kul sadakat gösterip kendindeki derdi dert edinir ve
sürekli Allah’a iltica eder ise yolu gayet asan olur. Aksi takdirde bu yol çok
fazla diken ve taşla doludur.
Kulluğa bel bağlar isen şâm‐u seher ağlar
isen,
Sular gibi çağlar isen tiz bulunur ummân sana.
Kulluğa bel bağlarsan, akşam sabah ağlarsan,
Sular gibi çağlarsan, ummân
sana tez bulunur.
Bu yoldaki salik efendisinden
aldığı daimi zikri sürekli talim etmeli ve gece gündüz hiç bırakmadan Hakkı
zikir etmelidir. Her salik bir ırmak gibidir. Ve ummana kavuşmak için çağlar
durur. Eğer bu çabayı çokça gösterir ise tez zamanda ummana kavuşur o da umman
olur.
Bülbül oluben öte gör gül gibi açıl tütegör,
Aşk oduna can atagör gülzâr olur nirân sana.
Bülbül olup öte gör, gül gibi açıl tütegör,
Aşk ateşine can ata gör
cehennem sana cennet olur.
Bülbül tasavvufta maşuku
simgeler o aşığı için sürekli öter. Salikte böyledir, hakka ulaşmak için
sürekli onu zikir eder. Ve pervaneler gibi aşkın ateşine kendisini atar ve can
verir. Fakat bu nar nura dönüşür. Çünkü aşkın ateşi kulu yakar ve nurlaştırır.
Aşkın ateşine gel bir yanalım
Pervaneye bak ibret alalım
Yüzün Niyâzi eyle hâk derd ile kıl bağrını çâk,
Kalbin sarayın eyle pâk şâyet gele Sultân sana.
Niyâzi yüzün toprak eyle, derd ile bağrını yar,
Kalp sarayını temizlersen,
sana Sultân gelir.
Niyazı yüzün toprak eyle, çünkü toprak sükûnettedir
ve örtücüdür. Mütevazılığin simgesidir.
Tevazu ve alçak
gönüllülükte toprak gibi ol. Hz.
MEVLANA
Toprak zat makamını remz eder.
Kalp sarayının temizliği de ancak zikir ile olur.
Zikir kalbe ciladır, kalbin bütün pasını söker atar. Kalbin içersinde onca
pislik var iken oraya Sultan teveccüh etmez. Kalbin içinden bin türlü rengi
atmadıkça Padişah saraya konmaz.
Sür çıkar gayrı gönülden, tâ tecellî ede Hakk
Pâdişâh konmaz sarâya hâne ma'mûr olmadan
Şemsî Sivâsî kaddese’llâhü
sırrahu’l azîz
Ey Niyazi ibtidasız zevk buldun aşktan,
Ey Niyazi aşkta öncesi
olmayan zevk buldun,
Aşk öncesi olmayan bir
olgudur. Allah’ın evvellik ile ifade edilen başlangıcı bizlerce bilinmeyen
zamandan beri aşk ola gelmiştir. Kim bu aşk ile yoğrulursa Allah (c.c)’ ın
varlığında yok olur ve zaman kavramından geçerek an kavramına ulaşmış olur ve
evveli olmayan zevke ulaşmış olur.
Yârin isbatında (La) sız zevk buldun aşktan.
Aşktan yârin isbatında (La)
sız zevk buldun.
Kul Hakta fani olunca hak
onda tecelli eder ve onun ispatında yokluktan geçip var olanın varlığı ile var
olur. Böylelikle La (yok) sız zevk bulmuş olur.
Daim‐ü bâki fenasız zevk buldun aşktan,
Daima aşktan fenası olmayan
zevk buldun,
Aşkın başı olmadığı gibi
sonu da yoktur. İlahi aşk sonsuzdur. Çünkü Allah (c.c)’ın varlığının sonu
yoktur. Daima Hay tecellisi ile daim diridir. Kim ilahi aşka ulaşırsa o da
daimi hay tecellisine mazhar olur.
“Ey Fuzuli intihâsız zevk buldun aşktan.
“Ey Fuzuli aşktan sonsuz
zevk buldun.
Cüneyd‐i Bağdadı
kaddese’llâhü sırrahü’l‐azîz Hazretlerine bir gün:
“Tasavvufun intihası nedir? Diye sorduklarında, şu
cevabı verdi: İptidasıdır.”
Açıklamalar için memnuniyetimi ve dualarımı gönderdim;
YanıtlaSilBu dualara cümle okuyanları kattım, tüm insanlığı kattım.
Allah razı olsun hocam. O kadar güzel açıklanmış anlatılmış ki bütün sorularıma cevap aldım vesselam.
YanıtlaSil