Can bu ilden göçmedin
cânânı bulmazsa ne güç
Yârini terk etmedin yârânı
bulmazsa ne güç.
Sûreti insan içi hayvan
olursa kişinin,
Taşlar ile döğünüp insânı
bulmazsa ne güç.
Âdemin gönlü evinde bahr‐ı ummân gizlidir,
Daimâ susuz gezüp ummânı
bulmazsa ne güç.
Şol fakîr olup gezenlerde
hazine dopdolu,
Say’edip ol kenz‐i bî‐pâyânı
bulmazsa ne güç.
Fakr‐i fahrî devletine erişen Sultân olur,
Fakr‐i tâmme erişip Sultânı bulmazsa ne güç.
Herkesin derdine dermânı
yine derdindedir,
Derdinin içindeki dermânı
bulmazsa ne güç.
Bunda gelmekten murat çün
kim Hakk’ın irfânıdır,
Ey Niyâzi kişi ol irfânı
bulmazsa ne güç.
Can bu ilden göçmedin cânânı bulmazsa ne güç
Yârini terk etmedin yârânı bulmazsa ne güç.
Can bu ilden göçmeden cânânı bulmazsa ne güç
Yârini terk etmeden yârânı bulmazsa ne güç.
İnsan bu dünyada iken Allah’ta fena bulup yine onun
varlığı ile var olmazsa ne güçtür. Çünkü bu hal içerisinde olmayan kullar
sureti insan sireti ise hayvandır. İnsanın dünya ya gelme sebebi rabbini bilip
ona ulaşmaktır. Çünkü onun esas yeri dünya değildir. Her varlık vatanını özler.
“Vatan sevgisi imandandır” Hz.Muhammed (S.a.s)
İnsanoğlu elest bezminde Allah’a bir söz vermiştir.
İşte o sözünün gereğini yerine getirmek için bu cihana gelmiştir.
“Ve o zaman ki, Rabbin âdemoğullarından,
onların sırtlarından zürriyetlerini aldı. Ve onları kendi nefisleri üzerine
şahit tuttu. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi, (onlar da) “Evet. Şahidiz”
dediler. (Bu da) Kıyamet günü, “Biz bundan muhakkak ki gâfiller
idik,” demeyesiniz içindir.” Araf,
172
Bu sözü de yerine getirmek için bir
hakikat efendisine gitmeliyiz.
İnsan için üç türlü ölüm vardır.
Birincisi, zatı
itibarıyla insanın her lahza ölüp durmasıdır.
İkincisi, mevt‐i ihtiyaridir. Bu da insana mahsustur. Bu ölüm cümle
hevâ‐yı nefisten,
cismâni lezzetlerden, tabiat muktezâsından fâni
olmaktır. Bu mevt‐i ihtiyari insân‐ı kâmilin terbiyesi altında bulunmakla mümkün olur.
Tasavvuf ıstılahında buna “mevt‐i ahmer”
derler. Ve “Ölmeden önce ölünüz.” hadis‐i
şerifi bu mevt‐i ihtiyariye işarettir.
Üçüncüsü de
eceli geldiğinde ister istemez ölmektir. Buna “mevt‐i ıztırâri” derler.
Bunda bütün mevcudat müşterektir.
Bu üç ölüme karşılık üç türlü hayât vardır.
Birinci ölüme
karşılık Vücûd‐ı Hakikinin her an nefes‐i rahmanisi ile cümle mevcudata hayat vermesidir.
İkincisi, yani
mevt‐i ıztırariye mukabil olan insanın intikal edeceği
berzah âlemindeki hayattır.
Üçüncüsü mevt‐i ihtiyariye mukabil olandır ki, kalbin ebedi hayat
bulmasıyla, sonsuz hayata kavuşmasıdır.
Sûreti insan içi hayvan olursa kişinin,
Taşlar ile döğünüp insânı bulmazsa ne güç.
Sûreti insan içi hayvan olursa kişinin,
Taşlar ile döğünüp insânı bulmazsa ne güç.
İnsan manadır. Bu deri, kemik ve kan insanın cüzüdür.
Nasıl bir kitabın kapağı varsa bu deri de insanın kapağıdır. Esas olan Hazreti
insana ulaşmaktır. Bunun içinde kulun kendine nispet etmiş olduğu varlığını
hakkın varlığında fena edip ve onunla beraber yeniden dirilmesidir. Bu
mertebeye ulaşmadan bu dünyadan kul göçer ise işi güçtür.
Âdemin gönlü evinde bahr‐ı ummân gizlidir,
Daimâ susuz gezüp ummânı bulmazsa ne güç.
Âdemin gönlü evinde büyük bir derya gizlidir,
Daimâ susuz gezip ummânı bulmazsa ne güç.
Âdemin gönlü Allah’ın tecelligahıdır. O her an bir
şanda bir oluştadır. Orada öyle bir umman vardır ki içerisinde nice inci mercan
barındırır. İnsan bu deryadan gafil olup daim su içerisinde iken susuz gezip
ummana ulaşmaz ise ne güçtür.
Şol fakîr olup gezenlerde hazine dopdolu,
Say’edip ol kenz‐i bî‐pâyânı bulmazsa ne
güç.
Şu fakîr gibi gezenlerde hazine dopdoludur,
Çalışıp ol sonu bulunmaz hazineyi bulmazsa ne güç.
Peygamber Efendimiz (S.a.s) iki fakirlikten
bahsetmiştirler.
Birinci fakirlik “ Fakirliğimle kıvanç duyarım”
dediği fakirliktir. Bu manevi olarak algılanmalıdır. Çünkü kul kendine nispet
ettiği fiilleri, sıfatı, mevcudatı esas sahibine verir ise fena mertebelerine
ulaşmış olur ve üç kez “La” diyen “La” olur. Böylece manevi fakirliğe ulaşır.
İkinci fakirlik ise “Fakirlik küfür getirir” dediği
maddi fakirliktir. Çünkü insan aciz, nankör ve sadakatsizdir. Rabbi onun
rızkını daraltınca hemen isyana başlar. O yüzden bu fakirlik küfrü getirir.
Bu beyitlerde geçen fakirlik ise birinci fakirliktir.
Çünkü o kişiler nispetlerinden kurtulup sonsuz hazineye kavuşmuşlardır. İnsan
da kendini hakta fena edip bu hazineye ulaşmaz ise ne güçtür.
Fakr‐i fahrî devletine erişen Sultân olur,
Fakr‐i tâmme erişip Sultânı bulmazsa ne güç.
Fakr‐i fahrî
devletine erişen Sultân olur,
Fakr‐i tâmme
erişip Sultânı bulmazsa ne güç.
Niyâzî‐i Mısrî
kuddise sırruhu’l‐aziz, fakr'ın tanımını “Allah'tan
başka her şeyden varlığı almak” şeklinde yapmıştır. O'na göre “Vücut
kalkınca, Hakk görünür ve hiç kaybolmaz. Fakr tamam olmayınca doğrudan doğruya
Hakk'ın yüzüne bakmak mümkün olmaz.”
Herkesin derdine dermânı yine derdindedir,
Derdinin içindeki dermânı bulmazsa ne güç.
Herkesin derdine dermânı yine derdindedir,
Derdinin içindeki dermânı bulmazsa ne güç.
Dertten kasıt aşktır. Çünkü aşk ile Allah (c.c)
bilinir ve bulunur. Bu aşk herkeste istidadı kadar mevcuttur. Önemli olan onun
farkında olup arayış içerisine girmektir.
Nitekim ilmin kapısı Hz. Ali kerremallâhü veçhe bu
konuyu şöyle ifade etmiştir:
“Dermanın sende, fakat
senin haberin yok; derdin de sende; fakat sen görmüyorsun. Kendini küçücük bir
beden sanıyorsun; oysa en büyük âlem içinde durulmuş bilmiyorsun. Öyle apaçık
bir kitapsın ki gizli şeyler, onun harfleriyle meydana çıkmada. Dışarıya bir
ihtiyacın yok senin; gönlünde yazılmış yazılar; her şeyden haber verir sana.”
Bunda gelmekten murat çün kim Hakk’ın irfânıdır,
Ey Niyâzi kişi ol irfânı bulmazsa ne güç.
Dünyaya gelen kimse için murat Hakk’ın bilinmesidir,
Ey Niyâzi! Kişi o irfânı bulmazsa ne güç.
İnsanın dünya gelmesinin sebebi bilmek ve bulmaktır.
Çünkü kul latif surette iken onunla beraberdi ve cemali ilahiyeyi izlemekte idi.
Doğum gerçekleşince bebekten hemen bir ağlama duyulur. Bunu tıp bilimindeki
kişiler aldığı ilk nefesle ciğere dolan havanın sıcaklığından ağlar diyerek
açıklarlar. Fakat esas sebebi o ruhlar âleminden kopup bu suretler âlemine
gelişidir. Çünkü burada belirli bir tekâmülden geçmeden tekrar o cemali
ilahiyeyi izlemesi çok güçtür. İşte insan ancak o irfana ulaşırsa hakkı her
yüzden ve her yönden daim seyir eyler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder