6 Ekim 2012 Cumartesi

Ey çarh‐ ı dûn n’ettim sana hiç vermedin râhat bana,


Ey çarh ı dûn n’ettim sana hiç vermedin râhat bana,
Güldürmedin önden sona ah mihnetâ vah mihneta
Bendinden âzad etmedin, feryâdıma dâd etmedin.
Bir dem beni şâd etmedin ah veyletâ vah veyletâ.
Erişmedi dosta elim Rahmân’a varmadı yolum
Çıkmadı başa menzilim ah gurbetâ vah gurbetâ
Kârım dürür derdile gam gitmez başımdan hiç elem,
Gülden cüdâ bir bülbülüm ah firkatâ vah firkatâ.
Mecnûn veş âh edeyim Ferhâd veş vâh edeyim,
Bu virdi hergâh edeyim ah hasretâ vah hasretâ.
Varmazsa yolum şeyhime, sarmazsa merhem yâreme,
Olmazsa çâre derdime ah hayretâ vah hayretâ”.
Yanar Niyâzî derd ile hiç kimse yok hâlin bile,
Nâlân olup girdi yola âh rıhletâ vâh rıhletâ

Ey çarh ı dûn n’ettim sana hiç vermedin râhat bana,
Güldürmedin önden sona ah mihnetâ vah mihneta

Ey alçak dünya nettim sana, hiç bana râhat vermedin
Önden sona kadar güldürmedin ah sıkıntına vah musibetine

Burada çarhtan murad bahttır, yani ey bahtı dûnum, bana hiç rahat vermedin, beni hiç güldürmedin sıkıntıdayım vâh, vâh. Beni benden ayırmadın, benim feryâdıma erişmedin, beni hiç sevindirmedin vâh, vâh.

Dünya bizi Allah’tan gafil kılan her şeydir. Kim bu dünyaya dalar ise onu oyalar ve menzile erişmesini engeller. Hâlbuki kulun mekânı dünya değildir. Gerçek yurdu olan ahret yurdudur ki oraya bu dünyada iken bir an evvel ulaşmalıdır. Bu yüzden dünya kula rahat vermez ve hep önüne engel olur. Onun hilelerinden sıyrılıp sürekli vahdeti gözlememiz gerekmektedir.

Bendinden âzad etmedin, feryâdıma dâd etmedin.
Bir dem beni şâd etmedin ah veyletâ vah veyletâ.

Kölelikten âzad etmedin, feryâdıma ihsan etmedin.
Bir an beni sevindirmedin ah eziyetlerine vah yazıklar olsun. 

Bu dünya zindandır del duvarını kaç kurtul. Hz. Mevlana

İnsan bu dünya da iken benden zindanında hapis edilmiş bir köle gibidir. Ancak ve ancak beden dağını aşarsa özgürlüğüne kavuşur. Bunu da ancak “Ölmezden evvel ölünüz” sırrına mazhar olursa gerçekleştirir. Dünya ya dalan bu yüzden onun kölesidir. Ve sürekli kafa gözü ile dünyayı seyir edenler hiçbir zaman huzur bulamazlar.

Erişmedi dosta elim Rahmân’a varmadı yolum
Çıkmadı başa menzilim ah gurbetâ vah gurbetâ

Elim dosta erişmedi, yolum Rahmân’a varmadı
Menzilim başa çıkmadı, ah garipliğim vah gurbetim

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“İslam garip başladı, garip bitecektir. Ne mutlu o gariplere! “



Avcının biri, bir ceylan tuttu. O merhametsiz herif, ceylanı ahıra kapattı. Ahır, öküzlerle, eşeklerle doluydu. O herif de ceylanı, zalimler gibi bu ahıra hapsetti. Ceylan, ürkekliğinden her yana kaçmakta idi. Avcı, geceleyin eşeklere saman veriyordu. Her öküz, her eşek, açlığından samanı şeker gibi yiyor, şekerden de hoş buluyordu. Ceylan, gâh bir yandan bir yana kaçıyor, gâh tozdan, dumandan yüzünü çeviriyordu. Kimi, zıddı ile bir araya koyarlarsa onu, ölüm azabına uğratmış olurlar. Süleyman da Hüthüt, gitmeye mecbur olduğuna dair kabul edilebilecek bir özür getirmezse, Ya onu öldürürüm yahut da sayıya gelmez bir azaba uğratırım demişti.

Ey güvenilir kişi, düşün, o azap hangi azap? Kendi cinsinden olmayanlarla bir kafese kapatılmak! Ey insan, bu kafeste azap içindesin. Can kuşun, seninle cins olmayanlara tutulmuş. Ruh, doğan kuşudur, tabiatlarsa kuzgundur. Doğan kuşu, kuzgunlarla baykuşlardan yaralanır.

Kârım dürür derdile gam gitmez başımdan hiç elem,
Gülden cüdâ bir bülbülüm ah firkatâ vah firkatâ.

Başımdan hiç elem gamım gitmez, işim derd ile
Gülden ayrı düşmüş bir bülbülüm, ah ayrılık vah ayrılık.

İkinci beyitte gülden murat edilen ruhlar âlemidir. Demek istenir ki bu ruhlar âleminde uzak düşmüş bir bülbülüm. Evet, insanoğlu elest bezminde daim yar ile birlikte idi.
Bu sıfatlar dünyasına geldiğinde zatı ilahiyeyi göremez oldu. Bundandır bütün feryadı ruhun.

Mecnûn veş âh edeyim Ferhâd veş vâh edeyim,
Bu virdi hergâh edeyim ah hasretâ vah hasretâ.

Mecnûn gibi âh edeyim Ferhâd gibi vâh edeyim,
Bu virdi heryerde edeyim ah hasret vah hasret.

Mecnun da Ferhat’ ta dünyevi olan sevgililerinde gerçek sevgiliyi bulmuşlardır. Bu yüzden dillerinde daima Yar’ın adı bulunmaktadır. Öyle ki Kays (Mecnun) Leyla Leyla diye çöllerde zikir ederken Mevla zikrine kavuşmuştur.

Varmazsa yolum şeyhime, sarmazsa merhem yâreme,
Olmazsa çâre derdime ah hayretâ vah hayretâ”.

Yolum şeyhime varmazsa, yâreme merhem sarmazsa,
Derdime çâre olmazsa ah hayret vah hayret”.

Nasıl bir bebek annesine muhtaçtır ve ondan beslenir işte salikte böyledir efendisinden beslenir. Eğer ondan uzakta olursa hem zahiri ve hem de Bâtıni olarak elem çeker. Bu yüzden nasıl bebek annesine varınca teskin olur susar ve gıda alırsa, salikte efendisine varınca bu hallerde olur.



Yanar Niyâzî derd ile hiç kimse yok hâlin bile,
Nâlân olup girdi yola âh rıhletâ vâh rıhletâ

Niyâzî derd ile yanarken hâlin bilen hiç kimse yok,
İnleyerek bu yola girdi âh sefer vâh yolculuk

Niyazi Mısri bu dizelerde derde düşmüş yanarken onu anlayacak bir yarenin olmadığını söylemektedir. Dert ehlinin derdinden ancak başka bir dert ehli anlar. Bu yola girildiğinde de her dem ah içerisinde olup daim hakka müşteri olunur. 

1 yorum:

  1. Açıklamalar için kalb-i teşekkürler...

    Yüce Allah (CC) hepimize şifa versin..Amin.

    YanıtlaSil