6 Ekim 2012 Cumartesi

Oldum çü mahv‐ı mahz‐ı zât, buldum vücûdumdan necât


Oldum çü mahvı mahzı zât, buldum vücûdumdan necât,
Ben içmişem âbı hayât, irmez bana hergiz memât.
Ben dost yolunda vârımı terkeyledim önden sona,
Küfr ile îmândan geçüp a’yânda bulmuşâm sebât.
Her kande baksam görünür gözlerime sırrı ezel,
Her şey ulaşup Hakk’ına çıktı aradan kâinât.
Dost ile ben dost olalı zevk ile işret bulalı,
Zayfi mükerremdir bu can hep yediğim kandi nebât.
Halvette ettim rıhleti, kesrette buldum vahdeti,
Bâzarda düzdüm halveti rûzu şebim îyd ü berât.
Gördüm bu âlemler kamû benim vücûdumla dolu,
Bir olmuş uçmağ ve tamû cümle bana olmuş sıfât.
Her ne yana kim eğilem ol yane her şey eğilür,
Olmuş Niyâzî hep senin sâyelerin sitti cihât








Oldum çü mahvı mahzı zât, buldum vücûdumdan necât,
Ben içmişem âbı hayât, irmez bana hergiz memât.

Zât özünde mahvolduğum için vücudumdan kurtuluş buldum,
Ben âbı hayat içtiğimden bana hiçbir zaman ölüm erişmez.

Kul hakikatten bir haber yaşar ve benlik davasına girişir. Fakat bu âlemde sadece mevcudat sahibi Allah (c.c) tır. Kul kendi varlığını yani nispeti varlığını Allah (c.c) varlığında mahv eylediğinde kendisi artık mevzu bahis değildir. Orada sadece Hak kalmıştır. “Sen çık aradan kalsın orada seni yaratan” Sivasi Hz. Bu şekilde hakkın özünde kaybolan kul ölümsüzlüğü tatmıştır. Artık o da ebediye bağlanmıştır.

Ben dost yolunda vârımı terkeyledim önden sona,
Küfr ile îmândan geçüp a’yânda bulmuşâm sebât.

Önden sona ben dost yolunda vârımı terkeyledim,
Küfr ile imandan geçip hakikatte sebât bulmuşum.

Kendini hakta fena eden kul varını terk eder ve artık onun için küfre ile imanın lâfzî olarak bir değeri kalmaz. Çünkü küfre ve imanda ikilik vardır. Birliğe eren kul bunlardan da sıyrılmış olur.

Her kande baksam görünür gözlerime sırrı ezel,
Her şey ulaşup Hakk’ına çıktı aradan kâinât.

Her yerde baksam gözlerime ezel sırrı görünür,
Her şey Hakk’ına ulaşıp aradan kâinât çıktı.

Kul bütün mertebelerden geçip kemal derecesine ulaştığı zaman bütün âlem ayan-ı sabitede olduğu gibi görünür. Bütün kâinattan sıyrılıp öze ulaşılır.

Dost ile ben dost olalı zevk ile işret bulalı,
Zayfi mükerremdir bu can hep yediğim kandi nebât.

Ben dost ile dost olalı zevk ile içki âleminde olalı,
Bu zayıf cana ikram edilir hep yediğim bitki şekeridir.

Dost ile dost olalı; yani onun özüne vakıf olalı bu aşk şarabından içip daimi meyhanede olalı bu zayıf bedenime daim sunulan şekerdir. Çünkü artık zehirde şeker olmuştur.

Halvette ettim rıhleti, kesrette buldum vahdeti,
Bâzarda düzdüm halveti rûzu şebim îyd ü berât.

Halvetten göç edince birliği çoklukta buldum,
Çarşıda halveti yapınca gecem ve gündüzüm bayram ve kurtuluştur.

Bu dizelerde Vahdette birlik ve kesrette birlikten bahsedilmektedir. Fena mertebelerinden beka mertebelerine göçünce orada birliği buldum yani kesrette de vahdet zevkine eriştim buyurmaktadırlar. Böylece insan sürekli Hak ile birlikte olur her gecesi ve gündüzü bayram havasına bürünür.

Bir kimse bayram günü Hazreti Ali kerreme’llâhü vechenin huzuruna gelip, Hazreti Ali’nin kuru ve sert ekmek yediğini gördüğünde: “Ey Ali, bugün bayram günüdür. Sen ise, kuru ve sert ekmek yiyorsun” deyince, Hazreti Ali kerreme’llâhü veçhe
cevâbında:

“Bugün orucu kabul edilmiş, çalışmasının mükâfatını görmüş ve günahları mağfiret edilmiş olanların bayramıdır. Bugün ve yarın da bize bayramdır. Allah Teâlâ’ya isyan etmediğimiz, yani günah işlemediğimiz gün bizim bayramımızdır” buyurdu. Bundan anlaşılıyor ki, akıllı olanlar dışa, görünüşe bakmamalı, görünüşe kanmamalıdır. Bilâkis bayram günü, düşünme, uyanma ve ibret gözü ile bakmalıdır. Çünkü bayram günü, kıyamet gününe benzer. Bu yüzden bayram gecesi, hükümdarların kapısında boru sesi duyulduğunda, kıyamet günündeki sur’a üfürülmeği hatırlamalıdır. Bayram gecesi olup halk bayram hazırlığı ile uykuya vardıklarında, sur’a İki üflemek arasındaki, yani ölümle tekrar dirilme arasındaki kabir hallerini aklına getirmelidir.


Gördüm bu âlemler kamû benim vücûdumla dolu,
Bir olmuş uçmağ ve tamû cümle bana olmuş sıfât.

Bu âlemlerin hepsi benim vücûdumla dolu olduğunu gördüm,
Herşeyi ile cennet ve cehennem benim bir sıfatım olmuş.

Vahdeti vücut zevkinde olan kul bütün âlemin hak ile kaplı olduğunu müşahede eder.
Çünkü bu makamın gereğince her ne yöne dönüp “ben” dese haklıdır. Çünkü “Enel hak dedi Hak” zevkine ulaşmıştır. Böylece bütün yaratılmışların hakkın bir sıfatı olduğunu algılar.

Her ne yana kim eğilem ol yane her şey eğilür,
Olmuş Niyâzî hep senin sâyelerin sitti cihât

Her ne yana kim eğilirsem ol yana her şey eğilir,
Niyâzî hep senin gölgelerin altı cihet olmuş.

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Allah Teâlâ bir şeye tecellî edince o şey Hakk'a boyun eğer”

Kul hakka tamamen teslim olunca artık ondan konuşan, işiten, gören hep o olur bu yüzden ne yana tecelli etse o yöne yönelir. Niyazi Hazretleri iki cem’e vakıf olduğundan senin gölgelerin altı cihet olmuştur der.
Cem-ül cem de cem ve hazretül cem makamları birleşir. Böylece öz olan hak daha iyi idrak edilir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder