6 Ekim 2012 Cumartesi

İster isen olasın ehl‐i felâh, Kulluk eyle bi’l gadatü ve‐r’revâh


İster isen olasın ehli felâh,
Kulluk eyle bi’l gadatü ver’revâh.
Dünya ile bağlanıp kalmak neden,
İstemez misin ki bulasın necâh.
Nefsü şeytandan emin olma müdâm,
Âdetin olsun gece gündüz salâh.
Yola gidersen sana rehber gerek,
Hem yanında düşmana lâzım silâh.
Zikirle tevhide ererse gönül,
Ma’rifetle bula sadrın inşirâh.
Açılup gönlü gözünün perdesi,
Hayretinde eyleyesin çok siyah.
Göresin doğmaz dolanmaz bir güneş,
Gicesi yok dâimâ olmuş sabah.
Kamû müşkiller yanında hallola,
Cümle yanlış işlerin ola sıhâh.
Ey Niyâzî dost iline uçmağa,
Her kelâmın oldu nûrdan bir cenâh.

İster isen olasın ehli felâh,
Kulluk eyle bi’l gadatü ver’revâh.

Felâh ehli olmak istersen,
Bil ki; güneş batışından sabaha kadar kulluk eyle

Ehli felâh demek, her şeyden korunmuş ve âhirette de zararlı çıkmayan kârlı olan kimselerdir.

 “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” ( Zariyat 56)

Rabbimiz bizden acizliğimizi bilip onun gücüne boyun eğip, onun emir ve yasaklarına uymamızı istemektedir. Her an onu görüyormuşçasına hareket edip, edep çerçevesinde davranmalı ve çokça Allah’ı anmalıyız. Kulluğun gereklerinden biride tevazudur. Çünkü o olmadan Allah’a yaklaşılamaz. İnsan rabbi karşısında anne karnındaki hali gibi olmalıdır ki rahat etsin. Çünkü o pozisyonda iken anne karnında bebekler rahat ederler. Yoksa kim rahattır ki boylu boyunca mezarda uzanırken?

Dünya ile bağlanıp kalmak neden,
İstemez misin ki bulasın necâh..

Dünya ile bağlanıp kalmak neden,
İsteğini bulmak istemez misin?  

Dünya özellik açısından Allah Teâlâ’dan uzaklaştıran şeylerden oluşmuştur. Bu nedenle korku veren bir özelliği vardır. Fakat dünyayı sevmedeki sınır nasıl tespit edilmeli o başlı başına bir sorundur. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selemin hayatındaki usul ve denge bu meseleyi güzel çözümlemiştir. Bu ise dünyayı terk etmek değil de, gönülde ona yer vermekten kaçınmak şeklindedir.


Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Allah’ım, dünya fitnesinden sana sığınırım.”
“Dünya mü’minin zindanı, kâfirin cennetidir.”
“Allah’ım, hayat, ancak âhiret hayatıdır.”
“Eğer dünyanın Allah Teâlâ katında sivrisinek kadar değeri olsaydı, Allah Teâlâ ondan kâfire bir yudum su içirmezdi.” “Allah’ım, Muhammed ailesinin rızkını ihtiyacı görecek kadar ver!”
“Fakirlik, neredeyse küfür olacaktı.”

Bu ve benzeri hadisler işin temelinde Allah Teâlâ’nın gönülden çıkarılmaması ve dünyanın hedef nokta olmamasıdır. Çünkü dünya hayatına gelmemiş bir kul için,
ahiret hayatı denilen bir hayat yoktur. Neticede Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin “Unutturan fakirlik ve azdıran zenginlikten Allah Teâlâ’ya sığınması” “Ecelin kulu arayıp bulduğu gibi, rızık da kulu arayıp bulur.”  
Dünya konusunda mihenk taşımız olmaktadır.

İmam Rabbânî kaddese’llâhü sırrahü’lazîz (1034/1624) bu konudaki sözü şu şekildedir: “Dünya, seni Allah Teâlâ’dan uzaklaştıran şeyler demektir. Kadın, mal, rütbe ve mevki düşüncesi, Allah Teâlâ’yı unutturacak kadar zihninizi doldurursa, dünya haline gelir.”

Nefsü şeytandan emin olma müdâm,
Âdetin olsun gece gündüz salâh.

Devamlı nefs ve şeytandan emin olma,
İyilik gece gündüz âdetin olsun.

İnsanoğluna nefsi tam olarak Müslüman olmadıkça kendisinin daimi düşmanıdır. Çünkü onun arzusu daim dünyalıktır.
Bundan kurtulmak için bir nefs terbiyecisine gidilip onu terbiye etmenin yolları öğrenilmeli ve bizzat tatbik edilmelidir. İyilik her daim fiilde faili, sıfatta mevsufu, mevcudatta mevcut olanı görerek ve göreninde o olduğunu bilerek edilir. Böyle olan kullar daimi ruhsal ferahlık içerisindedir.

Yola gidersen sana rehber gerek,
Hem yanında düşmana lâzım silâh.

Yola gidersen sana rehber gerek,
Hem yanında düşmana lâzım silâh.

Silah kuvvet ile izah edildiğinden yol hazırlığı aşamasında gerekli tedbirât ve emniyetin sağlanmasıdır. Yol emniyetinde en büyük öncelik rehberdir. Bir ordu saldırı hareketinden önce rehberler vasıtasıyla istihbarat hazırlıkları ile ön aşamayı geçerek hazırlık yapar. Bu yolda ise efendi öncelik sahibidir. Onun rehberliği ile ancak istenilen hedefe varılır. Burada silahtan maksat daimi abdestli olmaktır. Çünkü daimi abdest Müslüman’ın kalkanıdır.

Zikirle tevhide ererse gönül,
Ma’rifetle bula sadrın inşirâh.

Zikirle tevhide ererse gönül,
Ma’rifetle göğsün açıla

Tevhit ehlinin en büyük gücü zikirden gelmektedir. Çünkü zikir bir salik için itici güçtür.
Nasıl bir arabanın kontağını çevirdiğimizde bir güç elde edip aracın gitmesi için ön safhayı sağlıyor ise zikirde bu yolun öğrencisi için aynı şeydir. Çünkü zikirsiz tefekkür olmaz. Zikir gönül kapısını açar.
“ Kalpler ancak Allah’ı anmak ile sürur bulur” ayetinde olduğu gibi ancak Allah zikri ile gönül tatmin olur. İşte o zikir ile kalbindeki pası söker isen göğsünden gül kokuları her yana saçılır.

Gönül gülistanı açıla
Kokusu her yana saçıla

Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem namaz kılarken göğsünden sanki kaynayan bir tencerenin sesinin gelmesi hadisi sadrın zikirle açılmasını göstermektedir.

Açılup gönlü gözünün perdesi,
Hayretinde eyleyesin çok siyah.

Gönlün ve gözünün perdesi açılıp,
Hayretinde eyleyesin çok siyah.

Cenabı Hakk zahir ve bahirdir ( görünmekte ve belli olarak dâimâ nûr saçmaktadır).
Lakin gözünde perde bulundurman dolaysıyla o nuru göremezsin İster ki bir göz doktoru gözünden o perdeyi kaldırsın, Bu göz doktoru hakikat efendisidir.
Ancak gözündeki manevi perdeyi o kaldırır. Bu perde kalkınca kul hayret makamına erişir ve her yerde hakkı gözler. Çünkü artık eğreti olan ortadan kalkmış ve sadece öz kalmıştır.

Göresin doğmaz dolanmaz bir güneş,
Gicesi yok dâimâ olmuş sabah.

Görürsün güneş doğmaz dolanmaz,
Gecesi yok dâimâ sabah olmuş.

O zaman doğmaz ve batmaz daimi bir güneş görürsün. Burada güneşden
murad Hakk’ın zatıdır. O güneş doğmaz evveli yok, dolanmaz âhiri yok.

Kamû müşkiller yanında hallola,
Cümle yanlış işlerin ola sıhâh.

Bütün müşküller yanında hallola,
Cümle yanlış işlerin geçerli ola.

Tevhide giren salik için artık acabalar yok olur onun için artık sadece Hak ve Hakikat vardır. O bunun farkında olduğu için artık iğreti olan öğretiler gitmiştir. Tecelliyi görüp, bilip yaşayanlar için artık bir müşkül kalmamıştır. Evvelden doğru yaptığı bütün yanlışlar doğruya dönmüştür. Çünkü hakikat ilmine varılmadan yapılan ibadetler taklit ve iğretidir. Ancak hakikati öğrenerek, ibadetlerin özünü ve maksadını bildikten sonra işler doğru ve düzgün olur.





Ey Niyâzî dost iline uçmağa,
Her kelâmın oldu nûrdan bir cenâh.

Ey Niyâzî dost iline uçmağa,
Her kelâmın oldu nûrdan bir kanat.

Dost ilinde uçmak için iki kanat gerekmektedir. Birisi ilmi zahir, bir diğeri de ilmi batındır. Bu iki kanat olmadan uçulmaz. İşte bu iki kanadı takıp havalanan kullar artık dünya gafletinden kurtulmuşlardır. Onun ile kelam ettiği için kulun bütün sözleri tesirli olur ve nur saçan bir kanat gibi kulları göğe yükseltir. 

1 yorum:

  1. Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir. Mülk suresi / Ayet 19

    Tüm güzel insanların bu yolda kanatlara erişmesini ve maksada doğru yol almasını, sevgi ile yaşamasını Yüce Allah' tan dualarla isterim.

    YanıtlaSil