6 Ekim 2012 Cumartesi

Aşkın kime yâr olur dâim işi zâr olur


Aşkın kime yâr olur dâim işi zâr olur,
Dinmez gözünün yaşı yanar içi nâr olur.

Aşkın kime yâr olur dâim işi ağlamak olur,
Dinmez gözünün yaşı yanar içi ateş olur.

Hakkın aşkı kime isabet ederse o kulun bir kararı kalmaz. O her yerde aşıkı ile birlikte olmak ister. Onu bulmak için daim feryat ve figan içerisinde olur.  Bütün zerresinde hakkın tecellisini görür daim onun adını yad eder. Allah’ın yarattığı öyle melekler vardır ki onlar aşkın ziyasından Hz.Adem’e secde edin nidasını dahi duymamışlardır.
Hakkı seven aşıkların gözü daim yaşlı olur. Onlar o aşkın etkisi ile hüzün içerisinde olur.



Aşkın kime yâr olur dâim işi zâr olur,
Dinmez gözünün yaşı yanar içi nâr olur.
Sevdâyı zülfün kimin takılsa gerdanına,
Mansûr gibi âkibet yolunda berdâr olur.
Leylâyı aşkın senin her kimi mecnun eder,
Firkât oduna yanup her gice bîmâr olur.
Varlık cibâlin kesüp dost iline yol eder,
Ferhatleyin gözünün yaşları pınâr olur.
Şol İbrahim Edhem’i derviş eden aşkındır,
Derdine düşen şâhın tahtı târümâr olur.
Ben de ârı terkedip girdim bu dervişliğe,
Her kim senin aşkına düştüyse biâr olur.
Bu yolda cânın veren cânân alur yerine,
Aşk dükkânında anın canıyla bazâr olur.
Ey dilberi rûhânî al koma işbu cânı,
Sevdâna düşeliden dünyâ bana dâr olur.
Terk et Niyâzî seni, bul anda o Sultanı,
Her kim canından geçer ol vâsılı yâr olur.

Aşkın kime yâr olur dâim işi zâr olur,
Dinmez gözünün yaşı yanar içi nâr olur.

Aşkın kime yâr olur dâim işi ağlamak olur,
Dinmez gözünün yaşı yanar içi ateş olur.

Hakkın aşkı kime isabet ederse o kulun bir kararı kalmaz. O her yerde aşıkı ile birlikte olmak ister. Onu bulmak için daim feryat ve figan içerisinde olur.  Bütün zerresinde hakkın tecellisini görür daim onun adını yad eder. Allah’ın yarattığı öyle melekler vardır ki onlar aşkın ziyasından Hz.Adem’e secde edin nidasını dahi duymamışlardır.
Hakkı seven aşıkların gözü daim yaşlı olur. Onlar o aşkın etkisi ile hüzün içerisinde olur.

Seni seven aşıkların
Gözü yaşı dinmez imiş
Seni maksud edinenler
Dünya ahret onmaz imiş

Ölmez imiş aşık canı
Hiç çürümez imiş teni
Aşk her kimi kıldı fani
Ana zeval ermez imiş

Gönlün sana verenlerin
Eli sana erenlerin
Gözü seni görenlerin
Devranları dönmez imiş

İkinci beyitte geçen nârdan murad, burada bildiğimiz ateş değildir. İlk önce yaratılan “Nûri Muhammedî” dir. Bunun Rûhi Muhammedî, Akli kül ve Kalemi Alâ gibi sâir isimleri de vardır. Rûh rihten müştaktır. Çünkü rih rüzgâr demektir, yani havadır. İşte havayı solunumla içine aldığın vakit ona nefesi dâhil (içri alınan solunum) denir ki hayatın mayasıdır. Nefesi (dışarıya verilen solunum) soğuktur. Nemlilik ve kuruluk bundan meydana gelir. Arşı ve Kürsî ve Feleki Atlas vesaire  bütün yaratıkların hepsi bu Ruhi Muhammedîden halk olundu.




Sevdâyı zülfün kimin takılsa gerdânına,
Mansûr gibi âkibet yolunda berdâr olur.

Zülfün sevdası kimin boynuna takılsa,
Mansûr gibi âkibet yolunda idam olur.

Zülfün sevdasından kasıt hakkın vahdeti vücududur. O kimin boynuna takılırsa idam olur. Zira hakkın vücudunda kendini fena eden kuldan hak zahir olur. Kesret olan varlığı ise perde arkasına çekilir. Mensurda bu hal içerisinde iken aşkın ziyasından “ENEL HAK”           demiştir. Ve katlinin vacip olması hakkında fetva verilmiştir.

Leylâyı aşkın senin her kimi mecnûn eder,
Firkât oduna yanup her gice bîmâr olur.

Leylâyı aşkın senin her kimi deli eder,
Ayrılık ateşine yanıp her gece kalbi huzursuz olur.

Kişi kemaliyle maşukuna dönük ve kendisini bu yolda yok edecek derecede aynı maşukunu kendisinde müşahede ederse, ona heymân (mecnûn) denilir. Mecnun çöllerde Leyla aşkı ile dolaşırken Mevla’sını bulmuştur. Artık onun için zahiri olan Leyla’nın bir önemi kalmamıştır. Mevla zikrine devam edenler artık ondan başka bir şey görmezler. Eğer böyle bir kul bir an dahi aşkından uzak kalırsa daim kalbi huzursuz olur.




Varlık cibâlin kesüp dost iline yol eder,
Ferhatleyin gözünün yaşları pınâr olur.

Varlık dağlarını kesip dost iline yol eder,
Ferhat gibi gözünün yaşları pınâr olur.

Ferhat Şirinine ermek için dağı delmiştir. Bu zahiri benzetme hakikatte kişinin kendi varlık dağıdır.Kişinin kendisine ait sandığı mevcudiyeti vuslata giden yolda en büyük engelidir. O varlık dağı ki aşılması çok zordur. Ancak bir efendinin eğitimi altında zevk edilerek varlık dağı dağıtılır ve varlığın gerçek sahibine döndürülür. Böyelece istenilen menzile ulaşılmış olunur. Kim bu varlık dağını aşar ise orada Sultan ile buluşur.

Şol İbrahim Edhem’i derviş eden aşkındır,
Derdine düşen şâhın tahtı târümâr olur.

Şol İbrahim Edhem’i derviş eden aşkındır,
Derdine düşen şâhın tahtı darmadağın olur.

İBRÂHİM BİN EDHEM kaddese’llâhü sırrahu’laziz
Tabiinin meşhur âlimlerinden ve evliyanın büyüklerinden. 714 (H.96) te Belh şehrinde doğup, 779 (H.162)da Şam'da Hakk’a yürüdü. İsmi, İbrâhim bin Edhem bin Mansûr, künyesi Ebû İshâk'tır.




Nesebi hazreti Ömer'e dayanır. Fudayl bin İyâd, İmrân bin Mûsâ bin Zeyd Râi ve Şeyh Mansûr Selâmi'nin sohbetinde bulunup, Veysel Karânî radiyallâhü anh hazretlerinin rûhâniyetinden istifade etmiştir. Bağdat, Şâm ve Hicaz'da meşhur oldu. Üç kıtanın âlimlerinin çoğundan ilim öğrendi.
İmâmı Azam radiyallâhü anh hazretlerinin sohbetleriyle olgunlaştı. Dinde fakih ve müctehid oldu. Rumlarla yapılan cihâtlara katıldı. Arap lisanını çok fasih konuşurdu. Babası Edhem, Belh şehri padişahıydı. Kendisi şehzade olup, tahtta oturur, avlanmayı severdi. Her türlü imkâna sahip, her istediğini yer, her istediğini giyer, her emri hemen yapılırdı. Bir yola çıktığı zaman, kırk altın kalkanlı asker önünden, kırk altın gürzlü asker arkasından yürürdü. O bütün bunları terk etmiş ve Allah Teâlâ’ya gönül vermiştir. Mübarek sözleri ve kerametleri dilden dile dolaşmış, muhabbeti hep gönüllerde yaşamıştır. Dünyâ sultanları unutulmuş, fakat O unutulmamıştır.

Bu sultan ki ilahi aşk ile tacı ve tahtı terk ederek dervişlik yolunu seçerek iki cihanda da sultan olmuştur.

Kimin kalesine uğradı ise Aşk
Tacı tahtını tarumar eyledi






Ben de ârı terkedip girdim bu dervişliğe,
Her kim senin aşkına düştüyse biâr olur.

Ben de kibri terkedip girdim bu dervişliğe,
Her kim senin aşkına düştüyse utanmaz olur.

Kişi derviş olayım derse nefsini ayaklar altına alıp kendini hakka tamamen vermelidir. Kibir gibi benlik davası içerisinde olan bir kişi derviş olamaz. Kim aşka düşer ise artık ona hicap görünmez.


Dervişlerde ar olmaz
Hiç bir şeyden kahrolmaz
Kahrı lütfu bir bilmeyen
İki cihanda rahat olmaz


Bu yolda cânın veren cânân alur yerine,
Aşk dükkânında anın canıyla bazâr olur.

Bu yolda cânın veren cânân alır yerine,
Aşk dükkânında onun canıyla alışveriş olur.

Kim bu aşk yolunda canını cananına verirse Cananı ona can olur.

Can verince sevgiliye
Yüz bin can ihsan olur
Ata da gamlanmak niye
Lütfeden Sultan olur
                               Hz.Mevlana

Zat makamında mevcudatını hakkın mevcudatında fena eden zata Hak Cem makamında delil olur. Kendisini o kuldan ortaya çıkartır. Artık aşk dükkânında alış veriş eden O olur. Zira burada kesret söz konusu değildir. Âşıkta maşukta birdir.


Ey dilberi rûhânî al koma işbu cânı,
Sevdâna düşeliden dünyâ bana dâr olur.

Ey rûhânî dilber al koma iş bu cânı,
Sevdâna düştükten beri dünyâ bana dar olur.

Ey gönüller sultanı bu canımı al bende koma bende var olan bu can senin eserin.

Şu varlık dağı yün gibi atıla
Saçıla dört bir yana
Hak katından bana
Mübarek bir kapı açıla

Kim ki dert ehli olur ise o bu dert ile dünyada gezer görünür ama dünya onun gözünden silinir. Çünkü artık o dert ile yanmaktadır. Dermanı da ancak yine derdindedir. Dert içre olan dermana kavuşmak isteyen âşık için bu dünya dar gelir. Bütün genişliği ile bu dünya onu sıkar.

Derde düşen aşık nitsün cihanı
Derd ehlinin daim yanmakta canı
Döner arzulayıp vasl-ı cananı
Dönelim aşıklar Mevla derdiyle

Terk et Niyâzî seni, bul anda o Sultanı,
Her kim canından geçer ol vâsılı yâr olur.

Niyâzî terk et seni, bul anda o Sultanı,
Her kim canından geçer ol yâre kavuşmuş olur.

Sen senin olmazsan tüm dertler biter
Varını yoğunu mürşidine ver
Ustanın elinde kütük ol yeter
Teslim olan zarar etmez kurbanım

                                                 NFK

Kişi kendinden geçip hakkın varlığında var olur ise bütün müşkülleri hal olur.

Padişaha vasıl olan
Elbet olur padişah
                          
                    Hz.Mevlana

2 yorum:

  1. Emeğinize sağlık çok güzel olmuş lakin son dörtlük Üstad Necip Fazıl Kısakürek'e ait değil Serdar Tuncer'e ait.

    YanıtlaSil