Sırf içirdi bize vahdet câmını cânânımız,
Anın için bir nefes ayrılmadı mestânımız.
Yalnızca bize vahdet şişesini içirdi cânânımız,
Onun için bir nefeslik zaman ayrılmadı sarhoşluğumuz.
“Vahdet sırf câmını içtik” demekten murad “Ahadiyyet” makâmıdır. Diğer makâmlar sırf vahdet değildir. Cem makâmında, halk batın, hak zâhir olduğundan hem Hakk var hem halk var. Hazret‐ül cem makamında Hakk batın, halk
zahir ki, şeriat makamıdır, burada da hem Hakk var hem halk var. Cem‐ül cem makâmı vahdettir, iki kısma bölünür: Biri zahir, diğeri batın.
Sırf içirdi bize vahdet
câmını cânânımız,
Anın için bir nefes
ayrılmadı mestânımız.
Küfr‐ü
imân gussasından kurtulup Yâr’in bugün,
Şol ruh‐i
zülfünde bulduk küfr ile imânımız.
Lutf ile dün gice geldi
bize teşrif etti Yâr,
Adın işitirken il oldu
şükür mihmânımız.
Nice geldi cânı teslim
eyledik kurbanlığa,
Hamd‐ü
lillâh kabul oldu bugün kurbânımız.
Halk‐ı
âlem her dem okur “Küllü şey’in halikün“,
Kendi okur dâimâ “İllâ vechehu“
Subhânımız.
Bir aceb hatlar dürür geh
yazılur, geh silinir,
Vech‐i
bâkî levhi üzre dâimâ â’yânımız.
Aşinâlık arttığınca ey
Niyâzî dost ile
Arttı bezm‐i
vahdet içre günbegün seyranımız
Sırf içirdi bize vahdet câmını cânânımız,
Anın için bir nefes ayrılmadı mestânımız.
Yalnızca bize vahdet şişesini içirdi cânânımız,
Onun için bir nefeslik zaman ayrılmadı sarhoşluğumuz.
“Vahdet sırf câmını içtik”
demekten murad “Ahadiyyet”
makâmıdır. Diğer makâmlar sırf vahdet değildir. Cem makâmında, halk batın, hak zâhir
olduğundan hem Hakk var hem halk var. Hazret‐ül
cem makamında Hakk batın, halk
zahir ki, şeriat makamıdır, burada da hem Hakk var
hem halk var. Cem‐ül cem makâmı vahdettir, iki
kısma bölünür: Biri zahir, diğeri batın.
Cenâb‐ı Hak “Evvel o’dur, âhir O’dur, zahir O’dur,batın
O’dur” buyurmuştur, yani zahir de O’dur, batın da O’dur olunca, görüldüğü üzere
zahir, batın sözleri vardır. “Ahadiyyet” ise, orada bir şey yok, yani vahdet
sırf orada var, ikilikten eser yoktur.
Bu ikilikten sıyrılan kişi hayret makamında daim
hakkın işlerini perdesiz olarak görür ve daim bir mestlik içerisinde olur.
Leyla
derdinden mestem
Bilmezem
ben ne haldeyim
Saki bize
içirdi bir kadeh şarap
İçtim anı
mest oldum ayılmazam
Küfr‐ü
imân gussasından kurtulup Yâr’in bugün,
Şol ruh‐i
zülfünde bulduk küfr ile imânımız.
Küfür ve imân tasasından kurtulup Yâr’in bugün,
Şu ruhun perçeminde bulduk küfr ile imânımız.
Şeriat ehli sürekli şekil düzer ve bu küfürdür bu
imandır diye konuşur durur. Hakikat ehli bunların cümlesinden sıyrılıp hakkın
tecellilerini seyir eder. Artık küfür ve iman onun gözünden silinmiştir. O hak
ile bir olmuştur. Ruh kemalatını tamamlayınca Ahadiyete ulaşır. Orada her hangi
bir zevk yoktur. Sadece hakkın vechini seyretme vardır. Bu halde iken kişi her
şeyi daha iyi idrak eder.
Yıkıldı
kaleyi fikrim
Yapıldı
dinim imanım
Niyazi Mısri
Lutf ile
dün gice geldi bize teşrif etti Yâr,
Adın
işitirken il oldu şükür mihmânımız.
Lutf ile dün gece geldi bize teşrif
etti Yâr,
Adın işitirken yurt oldu şükür
misafirimiz.
Hakkta tamamen fena bulan kullarda hak tecelli eder.
Çünkü hane tamamen temizlenmeden padişah saraya girmez. Gönül evini tamamen ikilikten
ve masivadan temizleyen kullara Hak teşrif eyler.
Nice geldi cânı teslim
eyledik kurbanlığa,
Hamd‐ü
lillâh kabul oldu bugün kurbânımız.
Nice geldi cânı teslim eyledik kurbanlığa,
Hamd‐ü lillâh
kabul oldu bugün kurbânımız.
Bir kul kendisinin eksikliğini kabul edip bir hak
efendisine teslim olur ise kurbanlık olur. Ve hak efendisi o kurbanı keser.
Kurban kelimesi iki bölümden oluşur. Kur zikri daimini kur ve bu zikir ile
hakkın adını daim yad eyle ve kamala ulaş. Ban kısmı da kemale eren canın
tadını al anlamındadır. Çünkü kamala eren kulun sözleri en lezzetli rızıktır ki
banarak yenir. Bir hak efendisine varılınca ancak Kurban kabul olunur. Çünkü
Kurban kesmek ehliyet isteyen bir iştir. Ehil olmayan kişilerin elinde Kurban
murdar olur. Ancak edebi zatiyon efendilerinin kestiği Kurbanlar makbuldür.
Halk‐ı
âlem her dem okur “Küllü şey’in halikün“,
Kendi okur dâimâ “İllâ
vechehu“ Subhânımız.
Âlemin halkı her zaman okur “Küllü şey’in halikün“,
Subhânımızın Kendi okur dâimâ “İllâ vechehu“.
Herkes okur ki “her şey yok olucudur” bu ayetin
kesret kısmıdır ki kulun kovasından hak bu kelamı etmektedir. Çünkü her şey onun
zatından zuhur etti ve yine onun zatına rücu edecektir. Hakta yine kendi
lisanından vahdette “illa vechehu” diyerek sadece kendi zatının baki kalacağını
beyan etmektedir. Çünkü hak Ahadiyette teklik makamında iken henüz zuhurat
yoktu ve kendisinden başka kendisini tenzih edecek başka bir varlık yoktu. Bu
yüzden bu makamdan sadece hak nida etmektedir.
Sizlerde benim zatımda kaybolun ki benim ile beraber
var olun demektedir.
“Onun zâtından başka
her şey yok olur.
Onun zâtında değilsen
varlık bekleme.
Çünkü o, “lâ” yi geçti,
(şimdi) “İllâ” dadır.” İllâ” da olan kimse yok olmadı.
Bir aceb hatlar dürür geh yazılur, geh silinir,
Vech‐i bâkî levhi üzre dâimâ â’yânımız.
Bir aceb hatlar durur geh yazılır, geh silinir,
Bâkî olan yüzünün levhası üzere dâimâ gözlerimiz.
Bu alem her an yok olup her an geriye iade
edilmektedir. Önemli olan bu gidip gelme esnasında daim hakkın vechini
görmektir. Çünkü gönül gözleri bir tek onu görür ve gözünü ondan ayırmaz.
Aşinâlık arttığınca ey Niyâzî dost ile
Arttı bezm‐i vahdet içre günbegün seyranımız
Ey Niyâzî aşinâlık arttıkça dost ile
Vahdet meclisi içinde günden güne seyranımız arttı
Hak yolcusu her bir makamda hakka daha çok yaklaşır
ve artık onun tecellilerine aşina olur. O bilir ki bütün alemde iş işleyen yalnızca
O dur. Ve O nun zatından başka bir varlık yoktur. Vahdet deryasına dalan kul
her an bir şanda olan rabbinin tecellilerini seyir edip zevkten zevke koşar.
Yüce Allah' ımız bizi kendisini sevme ve tanıma lütfuyla yarattı....Bilmek , sevmek, özlemek, ağlamak...
YanıtlaSilAçıklamalar çok güzel..teşekkür ve dualarla.